Herhangi bir kültürel değerimizin geçmişi araştırıldığında sıklıkla atıfta bulunulan, adını hemen her yerde duyduğumuz bir eserdir Dîvânu Lugâti’t-Türk. Peki nedir bu Dîvânu Lugâti’t-Türk? Kim yazmıştır? Hikayesi nedir? Gelin Türk Tarihi ve Türk Kültürü açısından oldukça büyük öneme sahip bu eseri biraz inceleyelim.
Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Tarihi
Dîvânu Lugâti’t-Türk, Türkçe’nin ve Türklerin yükseliş döneminde, Karahanlı Devleti’nde yaşamış olan Kâşgarlı Mahmud tarafından Bağdat’ta 25 Ocak 1072 – 10 Şubat 1074 yılları arasında yazılmıştır.
Dönemin soylu bir ailesine mensup olan ve bu sayede iyi bir eğitim almış olan Kâşgarlı Mahmud, bu anlamda bilinen ilk Türk dil bilginidir. Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü hazırlamak için dönemin Türk Coğrafyasında dolaşan Kâşgarlı Mahmud, gezdiği yerlerde öğrendiği sözcükleri, deyimleri, şiir gibi bilgileri derlemiştir. Esasen Türkçe-Arapça bir sözlük olan eser, içerdiği bu zengin edebi bilgiler nedeniyle, sıradan bir sözlüğün ötesinde bir özelliğe sahiptir. İçeriğinde 7.500’den fazla Türkçe sözcüğün bulunduğu eser, Türkçenin bilinen eski eski sözlüğüdür.
Eser Türk ve sözlük olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Türk konulu ilk 27 sayfalık bölümde, Türkler hakkında çeşitli bilgiler içermektedir. Bu bölümde Türkistan coğrafyasının bilinen ilk haritası da yer almaktadır. Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün ikinci bölümü ise sözlük kısmıdır. Bu bölümde Türkçe sözcüklerin açıklaması Arapça olarak verilmiş ve anlatılan Türkçe sözcük Türkçe cümlelerle örneklendirilmiştir.
Kâşgarlı Mahmud Dîvânu Lugâti’t-Türk Niye Yazılmıştır?
Kâşgarlı Mahmut, İslam dünyasında dönemin yükselen gücü olan Türklerin dili olan Türkçe’yi Araplara öğretmek amacıyla bu eseri yazmıştır. Bu doğrultuda Dîvânu Lugâti’t-Türk dışında Türkçe’nin dilbilgisi üzerine Kitâbu Cevâhirü’n-Nahv fi Lugati’t-Türk adlı bir başka kitabı da yazmıştır. Henüz bulunamamış olan bu kitabın varlığı, Divânu Lügati’t-Türk’ün birinci cildinin on birinci sayfasının dipnotundan bilinmektedir. Bu konuda dilbilimci Besim Atalay, bu kitabın varlığına yönelik olarak, “Kâşgarlı Mahmud’un Kitâbu Cevâhirü’n-Nahv fi Lugati’t-Türk adında bir kitabı daha varmış. Bunu divanda kendisi söylemektedir.” demektedir.
Dîvânu Lugâti’t-Türk’te Kâşgarlı Mahmud, dönemin yükselen askeri ve siyasi gücü olan Türklerin dilinin, yaygın bir şekilde kullanılan Arapça kadar zengin olduğunu kanıtlama amacındadır. Bu doğrultuda eserin girişinde Dîvânu Lugâti’t-Türk’ü neden yazdığını Kâşgarlı Mahmud,
- Talih güneşinin Türk burcunda doğduğunu, Tanrı’nın Türk kağanlığını gökyüzünün katmanları arasına yerleştirdiğini, onlara Türk adını ve egemenliği verdiğini,
- Çağının kağanlarını Tanrı’nın Türkler arasından çıkardığını ve ulusları yönetme dizginlerini Türklere vererek bütün insanlığa egemen kıldığını,
- Türkleri doğruluğa yönelten Tanrı’nın, Türklerle birlikte olanları, birlikte çalışanları ve onlara katılanları aziz kıldığını, Türkler sayesinde onları isteklerine eriştirdiğini, yağmacıların kötülüklerinden onları koruduğunu,
- Türklerin oklarından korunmak için akıl sahibi olanların, Türklere katılması gerektiğini,
- En doğrusunun Türklerin gönlünü almak olduğunu, derdini dinletebilmek için onların diliyle konuşmaktan başka çıkar yol bulunmadığını,
yazarak açıklar.
Tüm bu görüşlerinin dayanağı olarak da, Buharalı ve Nişaburlu iki ayrı imamdan, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in kıyamet belirtilerinden, ahir zamandaki azaplardan ve Oğuz Türklerinin ortaya çıkışından söz ederken,
“Türklerin dilini öğreniniz, çünkü onların egemenliği uzun sürecektir.”
buyurduğuna ilişkin bir hadisi duyduğunu belirtir. Kâşgarlı Mahmud, eğer bu bir sahih bir hadis ise Türk dilini öğrenmenin Peygamber buyruğu ve dinî bir gereklilik olduğunu, hadisin sahih olmaması durumunda da aklın Türk dilini öğrenmeyi buyurduğunu söyler.
Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Önemi
Döneminin ötesinde bir dünya görüşüne sahip olduğu anlaşılan Kâşgarlı Mahmud, yapmış olduğu uzun seyahat boyunca derlediği bilgilerden oluşturduğu eser Türkçenin gelişmesi, zenginleşmesi ve Türkçe dil birliğinin sağlanması yönünde büyük önem taşımaktadır. Dönemin koşullarında kültürel etkileşimin bugüne göre daha sınırlı olduğu göz önüne alındığında, böylesine geniş bir coğrafyada saha taraması yapılmasının taşıdığı önem daha iyi anlaşılmaktadır.
Ünlü tarihçi İlber Ortaylı’nın deyimiyle “Tarih yapan ama pek yazmayan” Türkler için bu eser, hem Türk dili hem Türkbilimi (Türkoloji) hem de Türk Kültürü açısından istisnai bir özelliğe sahiptir.
Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün Macerası
Dîvânu Lugâti’t-Türk’ün elde bulunan tek yazma nüshası 1266 yılında Şam’da müstensih1 olan Muhammed bin Ebû Bekir ibn Ebi’l-Feth es-Sâvî ed-Dimaşki tarafından temize çekilerek 1 Ağustos 1266 Pazar günü tamamlanmıştır.
Elimizde olan bu tek nüshanın günyüzüne çıkması hikayesi ise ilginçtir. Eski maliye nazırlarından Nafiz Bey’in bir akrabası, 1915 yılında eseri İstanbul’da Sahaflar Çarşısı’nda sahaflık yapan Burhan Bey’e getirir ve eser için 30 altın lira istediğini belirtir. Eserin önemli bir eser olabileceğini düşünen Burhan Bey Maarif Nezareti’ne2 gider. Ancak Maarif Nezareti’ndeki yetkililer 30 altın liralık talebi yüksek bulur ve eseri satın almaz.
Sahafta bir süre bekleyen eser, Diyarbakırlı bir aydın olan Ali Emîrî Efendi Bey alacaktır. Eseri gördüğünde satın almak istese de, yanında para bulunmadığı için o an alamamıştır. Ali Emîrî Efendi’nin parayı tamamlamak için eve gitmek durumunda kaldığı ve bu süre zarfında başka birisinin gelip eseri almaması için de dükkan sahibini dükkana kilitlediği rivayet olunur. Sonuç itibariyle Ali Emîrî Efendi, 3 altın lirası bahşiş olmak üzere 33 altın liraya bu eşsiz eseri satın almıştır.
Eseri görür görmez kıymetini anlayan Ali Emîrî Efendi “Bu kitap değil, Türkistan ülkesidir. Türkistan değil, bütün cihandır. Türklük, Türk dili bu kitap sayesinde başka revnak3 kazanacak. Arap dilinde Seyyibuyihin kitabı ne ise bu da Türk dilinde onun kardeşidir. Türk dilinde şimdiye kadar bunun gibi bir kitap yazılmamıştır. Bu kitaba hakiki kıymet vermek lazım gelse cihanın hazineleri kâfi gelmez.”4 demiştir.
Bu eşsiz eserin gün yüzüne çıkması, Diyarbakırlı Ali Emîrî Efendi sayesinde söz konusu olmuştur.
Son Söz…
Tarihimiz ve dilimiz açısından böyle büyük öneme sahip olan ve 946 yaşında olan bu esere dair kişisel gözlemimi de aktarmak isterim. Dîvânu Lugâti’t-Türk, bendenizin Mide Mühendisi adlı blogumda yemek kültürü üzerine yayınladığım yazılar için yaptığım araştırmalarda, sıklıkla bilinen en eski kaynak olarak çıkmaktadır.
Mutfak kültürümüzde yer alan ve bazılarına başka kültürlerin sahip çıkmaya çalıştığı kurut, tarhana, sütlaç, baklava, çibörek gibi mutfak değerlerimizi araştırırken, bu değerlerin bize ait olduğunu gösterebilmek, 11 inci yüzyıla kadar dayanaklandırabilmek müthiş bir olay. Bu nedenle Dîvânu Lugâti’t-Türk kendimizi anlamak ve kültürümüzün değerlerine sahip çıkabilme imkanı sağlayan büyük bir güç…
Bizlere bu eseri veren Kâşgarlı Mahmud’un ve bu eserin 946 yıl sonrasına erişebilmesine vesile olan her kim varsa o kişilerin ruhları şad olsun.
Yazı Notları
İlk Yayım Tarihi, 01/10/2020
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 2 gün
Çalışma Süresi, 4 saat 24 dakika
“Bizlere bu eseri veren Kâşgarlı Mahmud’un ve bu eserin 946 yıl sonrasına erişebilmesine vesile olan her kim varsa o kişilerin ruhları şad olsun.” Son paragrafınıza can-ı gönülden katılıyorum, ruhları şad olsun.
Amin.