Okumak… Her geçen gün daha az yaptığımız, akıbeti “yazma” eylemi gibi düşüşte olan bilgilenme eylemi. En lezzetli yapımları da bulabildiğimiz Netflix gibi platformların, önemli ses sanatçıları tarafından seslendirilmiş kitapların dinlenebileceği Storytel gibi birçok platformun, çeşit çeşit sosyal mecranın ve benzeri teknolojik bir çok gelişmenin katkısıyla, her geçen gün daha az kitap okumaya ve kitaba ihtiyaç duymaya başladık. Bu durumda da akıllara da -ister istemez- bir soru geliyor: Hemen her yerden bilgiye ulaşabilirken, bilgilenmek için izlenebilecek birçok video ya da dinlenebilecek sayısız sesli kitaplar varken, kitap okumak gereksiz mi?
Önce Durum Tespiti…
Girişte yaptığımız tespiti biraz daha açalım. Giderek artan teknolojik imkanlar ile birlikte, eski nesillere göre daha yoğun ve hemen her an bir bilgi akışına maruz kalmaya başladık. Özellikle yanı başımızda bulunan bilgisayarlar ve akıllı telefonlar ile her an bir bilgiye erişebilir ve her an diğer insanlar ile etkileşime geçebilir haldeyiz. Bu süreç içinde, gün geçtikçe değişen beyinlerimiz, özellikle de gençler, uzun süreli dikkat toplamayı gerektiren kitap okumak gibi eylemlerden oldukça uzak bir şekilde yetişiyor. Bu nedenle değişen beyinlerimiz uzun sürelerden ziyade, kısa süreler için dikkat topluyor ve kısa bir süre içinde bir başka konuya odaklanmaktadır. Sürekli bu kısa süreli dikkat toplama-bırakma eylemini pekiştiren beyinlerimiz de uzun süreli dikkat toplama yeteneğini değil, kısa süreli dikkat toplama yeteneğini geliştirmiş oluyor.
Öte yandan, her geçen yıl farklı bir sosyal mecranın hayatlarımıza girmesi ile birlikte, beynimizin muhatap olduğumuz mecralar ve türleri değişiyor. Sırayla mIRC, ICQ ve MSN gibi metin tabanlı mesajlaşma yazılımları ile başlayan bu süreç Twitter ile devam etmiş, ardından metinin yanı sıra ve zenginleştirilmiş içerikler ile Facebook gündeme gelmiştir. Daha sonra görsel odaklı bir sosyal mecra olan Instagram, hareketli görseller odaklı Snapchat, YouTube ve TikTok giderek öne çıkmıştır.
Bu süreç sonucunda, okumak yerine gören, daha sonra da izleyen ve/veya dinleyen, dikkatini de uzunca süreler boyunca tutmayan kişiler olmaya başladığımızı söylemek mümkündür. Bu sosyal mecraların etkisi bir yana, sosyal mecraların odaklandığı temeller arasındaki değişim ve gelişim göz önüne alındığında giderek yazı ve kitap okumaktan uzaklaştığımız görülmektedir.
Ancak Okumak Bir Mucizedir!
Okumak esasen denetimi bizde olan bir bilgi aktarım sürecidir. Bu bilgi, yalın bir bilgi olduğu kadar, bir yazarının kurduğu bir dünyayayı aktarıyor olabilir. Bu anlamda bakıldığında, bir yazarın beyninden sızan ve harflere hapsolan bir bilginin ya da kurgunun, mucizevi bir şekilde okuyan tarafından serbest bırakılıp okuyanın zihninde belirlemesidir okuma.
Yazma ve okuma eyleminin ne kadar mucizevi olduğu, dünyanın en eski yemek kitabı üzerindeki hiyeroglif yazısını veya Troya Antik Kenti’nde bulunan Luvi mührünü okuyarak, geçmişi keşfettiğimiz, başka bir şekilde gerçekleştiremeyeceğimiz bir zaman yolculuğu ile bu belgelerin yazdıldığı döneme gidebilmemizi sağlamasından da anlaşılabilir.
Peki Kitap Okumak Gerekli mi ki?
Bu mucizevi eylem, okumanın bir başka ilginç özelliği de, bilgi veya deneyim aktarımını mümkün kılmasıdır.
Günümüzde bir eserin yazılması için -istisnalar kaideyi bozmaz- sadece yazım sürecinde yüzlerce saat emek harcanmaktadır. Bunun yanı sıra -kitaba göre değişmekle birlikte- kimi eserlerin kavramsal veya zihinsel hazırlığı için aylar hatta yıllar gerekmektedir.
Bu anlamda bakıldığında, bir eseri ele alıp okumaya başladığınızda, esasen yıllar harcanmış ve ciddi emek verilmiş bir deneyimi, bazen tek bazen de tek haneli yakın çift haneli saatlik bir süre harcayarak kendinize katıyorsunuz. Buradan bakıldığında, kitap okumanın hayatımızda yapmadığımız, belki de yapamayacağımız deneyimlere sahip olmak anlamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Okumanın Yararları
Okumanın yararı, var olduğu hemen herkes tarafından bilinen bir olgudur. Bununla birlikte var olduğuna inanılan bu faydanın somut ve tam olarak ne olduğu konusunda bir bilgimiz var mıdır derseniz, aynı netliği bulmak mümkün değildir. Bu nedenle gelin bilime başvurarak kitap okumanın çocukluktan, yaşlılığa kadar etkilerine bir bakalım.
Yapılan bir araştırmada kitap okumanın çocuklar üzerinde etkileri incelenmiş.1 Araştırmada 8 ile 10 yaş arasında olan 72 adet çocuğun beyinleri görüntülenmiş. Çalışma sonucunda 6 aylık düzenli okuma sonucunda bile, beynin dil ile ilgili olan merkezlerinin beyaz madde2 hacimlerinin genişlediği görülmüştür. Bunun anlamı da dili daha iyi kullanmak ve dil ilişkili olan işlemleri daha hızlı ve daha etkili gerçekleştirmek anlamına gelmektedir.
Çocuklar üzerindeki bir başka çalışma3 da 1890 ikiz çocuk ile gerçekleştirilmiş ve 7, 9, 10, 12 ve 16 yaşlarında çocukların okuma alışkanlıkları ile başarıları incelenmiştir. İkiz çocukların aynı genetik özelliğe sahip olmaları, aynı eğitim seviyesinde ve yaklaşımda anne babaya sahip olmaları, aynı sosyoekonomik ortamda yaşamaları nedeniyle, başarı ile okuma ilişkisi -diğer etkenlerden- daha yalıtılmış bir şekilde incelenebilmiştir. Çalışmanın sonucunda okuma alışkanlığına sahip ve okumak ile arası daha iyi olan çocukların, büyüdüklerinde daha başarılı oldukları tespit edilmiştir.
19 ile 27 yaş arasında 21 yetişkin ile gerçekleştirilen bir çalışmada4, 19 gün boyunca gönüllülerin dinlenme halindeki beyinleri fMRI incelemesine tabi tutulmuş. Bu 19 günün ilk 5 günü ve son 5 günü hiç bir şey yapmayan katılımcılar, aradaki 9 gün içinde de bir romanı okuyup bitirmişlerdir. Önceki aşama ve sonraki aşamadaki kayıtlar incelendiğinde, katılımcıların beyinlerinin bölümleri arasında bulunan bağlantıların kısa süreli ve uzun süreli olmak üzere gelişmiş olduğu tespit edilmiştir.
Yine yetişkinler üzerinde gerçekleştirilen bir başka incelemede5 kurgu eserler okuyan katılımcıların empati yeteneğinin geliştiği görülmüştür.
294 yaşlı birey üzerinde gerçekleştirilen bir başka çalışmada6 ise, düzenli kitap okuyan bireylerin, yaşlanmaya bağlı olarak beyinde ortaya çıkan bilişsel gerilemelerin daha az ve sınırlı olduğu görülmüştür.
Tüm bu çalışmalardan çıkarabileceği üzere, yaştan ve konudan bağımsız olarak, kitap okumanın bilgilenmenin ve eğlenmenin dışında bilimsel birçok yararı bulunmaktadır.
Peki Kitap Okumak mı? Dinlemek mi?
Bilimsel yararlar konusu bir yana, son dönemlerde kitap okumak yerine seslendirilmiş olan kitapları dinlemek daha çok gündeme gelmeye başladı. Kitapların tamamını ya da özetlerini bulabildiğiniz bu tür platformlar, öyle ya da böyle eserlerle bir şekilde temas etmek açısından makul gözüküyor. Bununla birlikte “Bir eseri dinlemek, okumak gibi bir etki yapar mı?” sorusu ister istemez zihinlerde beliriyor.
Bu soruya yanıt verebilmek için, beynimize bakmak gerekecektir. Okuma eylemi ile dinlemek eylemi nörolojik olarak beyinlerimizde farklı bölgelerce işlendiği bilinmektedir. Buradan hareketle okumak ile dinlemenin beynimizde birbirinden farklı yansımaları olacağını tahmin etmek pek de zor değildir. Bununla birlikte kitap dinlemenin daha edilgen bir durum içermesi, okumanın ise daha etkin bir hal olması ve de okumanın gerektiğinde durup düşünebilme gibi imkanlar sağladığını göz önüne alındığında, kitap dinlemenin okumak yerine geç(e)meyeceğini söyleyebiliriz.
Bununla birlikte, aynı eseri ikinci bir defa okuduğumuzda bile, eserin üzerimizde farklı bir etkisi olduğunu göz önüne aldığımızda, bir eseri okumanın yanı sıra dinlemenin de, eserin çok boyutlu bir şekilde deneyimlenmesini sağlayacaktır.
Okuma İştahını Nasıl Geri Gelir?
“Tamam, kitap okumak gereksiz mi demiyoruz ama okuma iştahımız da çok yok. Bunu nasıl arttırabiliriz?” diyorsanız bu anlamda -ana plan değil ama kitap okumayı kolaylaştırması amacıyla- kitap dinlemek katkı sunabilir. Bu kapsamda seslendirilmiş eserleri bulabileceğiniz bir çok ücretli uygulama bulunmakla birlikte, YouTube üzerinde de birçok eserin seslendirilmiş nitelikli kayıtlarını bulabilirsiniz.
Bunun dışında okuma iştahımınızı arttırmak için, sevdiğiniz ve ilgi duyduğunuz alanlarda kitap okumak, kitaplarla olan ilişkimizi ısıtabilir. Bunun için hangi konuları sevdiğinizi belirleyip, o konuda yazılmış nitelikli eserler incelenebilir.
Bunun dışında kitapevlerine gidip farklı alanlarda yazılmış binlerce kitaplar arasından ilgi duyduğunuz eserleri inceleyerek keyifli bir vakit geçirebilir, kitaplarla mevcut olan temasınızı arttırabilirsiniz.
İlgi alanlarınızın benzer olduğu kişilerin okuduğu kitapları tanıttığı yazıları okuyabilir, onların yorumlarına göre beğeneceğinizi düşündüğünüz eserler üzerine eğilebilirsiniz. Bu doğrultuda mesela 2019’da Okuduğum Kitaplar ve 2020’de Okuduğum Kitaplar başlıklı yazılara bakabilirsiniz.
Kitapseverlerin sosyalleşmek ve kitaplar konusunda bilgilenmek için kullandığı 1000Kitap veya GoodReads gibi kitapsever uygulamaları kullanabilir, bu mecralarda hem sevdiğiniz eserleri bulabilir hem de kitaplar ve kitapseverler ile daha haşır neşir olabilirsiniz.
Tüm bunlar bir yana, kitap okumak için gereken temel husus ise herhangi bir şeyi okuma isteğinin var olmasıdır. Sosyal mecralardan, bilgisayarlardan, cep telefonlarımızdan, televizyonlardan kısacası günlük yaşamımızda hemen her yerden yoğun bir bilgi sağanağı altındayız. Hal böyle olunca, okuma iştahının geri gelmesi için öncelikle beyinlerimizin altında olduğu bombardımandan biraz kurtulması, biraz durup kendine dönmesi, kısacası biraz nefes alması gerekiyor. Bu nedenle gündemimiz sakinleştikçe zihnimiz dinginleşecek, zihnimiz dinginleştikçe de okuma iştahımız tekrar geri gelecektir.
Sonuç Yerine…
Kitap okumak gereksiz mi sorusuna tatmin edici bir yanıt vermiş olmakla birlikte, sonuç için, Mark Twain’in bir sözünüz paylaşmak isterim:
“Kitap okumayan bir kimsenin, okumasını bilmeyene karşı bir üstünlüğü yoktur.”
Mark Twain
Ve son olarak da bu yazıyı, “İnternet Ekipler Amiri” olarak bilinen M. Serdar Kuzuloğlu’nun “Neden Kitap Okumalıyız?” adlı bir konuşması ile bitirmek isterim.
Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 04/03/2021
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 6 gün
Çalışma Süresi, 6 saat 40 dakika
Kitap okumanın insana pek çok şey kattığı muhakkak. Ben de kitap okuma iştahımı artırmak istiyorum, kişisel hedeflerimden biri bu.
Güzel bir hedef. Ancak sadece bir hedef olarak kalmaktan ziyade belirli adımlar ile daha erişilebilir hale getirmek gerekli.