Vedat Milor, ülkemizin gastronomi konusunda en bilinen simalarından birisi, hatta belki de birincisi… Bununla birlikte kendisinin pek de bilinmeyen başka ve dikkat çekici yönleri de mevcut. Nurhak Kaya ile söyleşi şeklinde kurgulanmış olan ve Vedat Milor’un daha ziyade asıl uzmanlık alanına odaklanan Hesap Lütfen! Özgün, Dengeli ve Lezzetli Bir Yaşamın Peşinde, Milor’un gastronomi alanında gördüğü ilgiyi hak edecek kadar ilginç bir eser…
Vedat Milor Hesap Lütfen! Adlı Eserde Ne Anlatıyor?
Dediğimiz üzere, Vedat Milor’un temel uzmanlığının gastronomi olduğu konusunda bir anlayış bulunsa da, kendisi esasen Galatasaray Lisesi, Boğaziçi Üniversitesi, Londra Ekonomik Okulu (London School of Economics), Berkeley Üniversitesi, Stanford Üniversitesi’nde eğitim almış; Dünya Bankası’nda, Brown Üniversitesi’nde ve Georgia Tech Üniversitesi’nde çalışmış birisidir. Böyle önemli kurumlarda eğitim almanın yanı sıra, aldığı eğitimlerin farklı farklı alanlarda olması sayesinde de çoklu disiplinli1 bir bakış açısı geliştirmesini sağlamış.
Kronik Kitap’tan çıkmış olan, Bir Ömür Nasıl Yaşanır? adlı eserde Yenal Bilgici’nin sorularına İlber Ortaylı’nın yanıtlarını paylaştığı gibi, Hesap Lütfen! Özgün, Dengeli ve Lezzetli Bir Yaşamın Peşinde adlı eser de Vedat Milor Nurhak Kaya’nın sorularına yanıt vermiş. Bu anlamda eser, Milor’un bu çoklu disiplinli bakış açısıyla ülkemize ve dünyaya dair değerlendirmelerini, kişisel hayat deneyimi ve bu deneyimlerden hareketle de hayata dair önerilerini içeriyor.
Eserde Milor, kişisel deneyimlerinden hayat görüşüne dair parçalar paylaşmakla birlikte, sosyolog kimliği ile toplumumuza dair önemli tespitlerde de bulunuyor. Çok sayıda not aldıracak, bazı sayfalardaki sözleri üzerine uzun uzun düşünmeyi gerektirecek olan eser, kesinlikle okunması gereken eserlerden birisi. Hatta bir değil, birkaç kez okunmayı gerektiren bir eser… Hararetle tavsiye ediyorum!
Vedat Milor’un Hesap Lütfen! Özgün, Dengeli ve Lezzetli Bir Yaşamın Peşinde Hakkında Bir Söyleşisi
Kitaptan Aklıma Takılanlar
Esasen -dediğim gibi- eserde üzerine düşünülecek ve not alınacak birçok kısım yer almakta. Dolayısıyla bu bölümlerin hepsini de buraya yazmak ne yerinde olur ne de akıllıca… Bununla birlikte eserden beni üzerinde en çok düşündüren, dimağımda yer eden bazı kısımları -eserin nasıl bir içeriğinin olduğunu gösterebilmek adına- paylaşmak isterim…
- Gastronomi programım sayesinde sosyoloji hobimi beslemeye ve geliştirmeye başladım ve fark ettiğim şuydu: Sevdiği işi yapan insan sevmediği işi yapan insana göre daha az para kazanabilir ama bir şekilde geçimini sürdürebiliyorsa daha mutlu olacağı kesindir. (sayfa 63)
- Bu sorun eğitim sistemimizden, ailemizden ve hocalarımızdan başlıyor. Fikir ayrılığı olduğunda karşı tarafı ikna etmeye çalışmak yerine karşındaki sağırmış gibi bağırmak tercih ediliyor. On beş yaşlarındayken İsviçre’ye gitmiştim. Oradaki hocaların bazı kabahatlerle ilgili uzun uzun izaha giriştiğini ve öğrencileri ciddi anlamda dinlediğini gördüm. Birini suçlamak kolay değildir. Suçlamadan önce anlamaya çalışıyorlar. Tabii ki kurallar ve cezalar var ama bizdeki gibi büyüğün küçüğe, güçlünün güçsüze yaptığı gibi buyurganlık, komut verme yok. Bizde komut kültürü var. Bu da Osmanlı’yı oluşturan çok uluslu mozaik içinde Türk etnik kökenli kişinin çoğunlukla köylü ya da asker olmasına dayanıyor. Hayatları boyunca komut alıp vererek yaşamışlar. Orduda iletişim kurmaya çalışmazsın. Emir-komuta zinciri vardır. Tabii artık sürekli savaşılan o dünyada yaşamıyoruz. Dışarıyla savaşamadığımız için de kendi kendimizle savaşıyoruz. (Sayfa 166)
- Türk insanına dair şunları söyleyebilirim, ne sanıldığı kadar kötü ne de sanıldığı kadar iyidir. Yine de ortak sosyolojik veriler önemlidir. Türkiye’de sosyal yaşam hayli güçlü. İnsanlarda merhamet çok fazla. Türk misafirperverliği denen olgu gerçek bir olgu. Ancak bazen daha iyi tanıyabilmek için ülkene dışarıdan bakmak gerekiyor. Dış ülkelerde yaşayınca kendi ülkeni daha derinden eleştiriyorsun, bazı şeyleri ise özlüyorsun. Yeni pencereler açılıyor. İnsan kafası mukayese ile çalıştığında aradaki farkları daha güzel görüyor. (Sayfa 190)
- Buna karşılık yabancı bir arkadaş grubu etkinliğine davet edildiğimde, özellikle de Amerika’da, oradaki insanlar ile sosyalleştiğimde, ülkemdeki arkadaşlarımla olan konuşmalarımın çok daha içten olduğunu görüyorum. İnsan Amerika’da zayıf tarafını anlatamıyor. Orada her zaman güçlü ve sorunsuz görünmek zorunda hissediyorum. Diğer yandan bir buluşmada, ilk defa tanıştığımız spor yazarı Mehmet Demirkol’a, Amerika’da uzun zamandır tanıdığım birine anlatamayacağım şeyleri anlatabilmiştim. Ülkemde olduğumda öyle bir güven geliyor ve yüzde doksan dokuz yanılmıyorum. Bu aslında büyük bir nimettir. Türkiye’de bir hukuk şirketinde çalışan kişi belki Amerika’ya göre daha az kazanıyordur ama oradaki yıpratıcı ve son derece rekabetçi ortamda da yaşamıyordur. Gündelik hayat psikolojimiz için bu çok önemli. (Sayfa 191)
- Şimdi söyleyeceğim şey aslında biraz paradoksal. Yani hem pozitif hem de negatif ve ikisinin bir arada olması bir çelişki gibi geliyor ilkin ama daha yakından bakarsanız bir çelişki olmadığını göreceksiniz. İyi anlamda şu var: Türkiye’de insanlar genel olarak yabancılardan korkmuyor. Batı’ya kıyasla burada çok daha rahat ilişki kurabiliyorlar. Her kesimden insan birbirleriyle rahatça konuşuyor. Batı’da eğer yaşadıkları mahalleye biraz farklı görünen bir insan gelirse hemen şüpheyle bakılmaya başlanıyor. Bir korku ve çekingenlik oluyor. Oysa bizde insanların aklına, “Acaba bu insan bana zarar verebilir mi?” sorusu gelmiyor. Tam tersine pozitif tarafı öne çıkabiliyor. Buna göre de Türkiye’de tanımadıklarına da güvenebiliyorlar insanlar. Batı’da belki küçük şehirlerde, kasabalarda bu güven olabilir ama büyük şehirlerde yok. (Sayfa 215)
İçindekiler
Önsöz, 9
Sunuş, 15
Birinci Bölüm, Zor Zamanlarda Ayakta Kalma Stratejileri, 19
İkinci Bölüm, İnsan Dünyaya Nasıl Açılır?, 53
Üçüncü Bölüm, İş Yaşamında Duvara Çarpmamak İçin…,69
Dördüncü Bölüm, Hayattaki Öncelikleri Belirleme Sanatı, 109
Beşinci Bölüm, Yeni Dünyada Hayatımızı Nasıl Kuracağız?, 135
Altıncı Bölüm, Toplum İçinde Yaşamanın Yolları, 157
Yedinci Bölüm, Türkiye Asalak Sınıftan Nasıl Kurtulur?, 189
Sekizinci Bölüm, Yeme-İçme Kültürü İçin Para Şart mıdır?, 229
Hayatımı Etkileyen On Kitap, 245
Hayatımı Etkileyen On Yabancı Film, 255
İndeks, 265
Arka Kapak Yazısı
“Siz, bilmeyenler kadar ses çıkarmadıkça, niteliğinizin farkına varamayacaklar ve anlaşılmadığınızı düşüneceksiniz. Meşgul olduğunuz işler başkalarının gözünde değersizleşecek ve vazgeçilebilir olduğunuzu zannedeceksiniz. Ses çıkartmak derken bağırmayı, gürültü yaparak barbarlaşmayı değil; doğru zaman ve doğru yerde kendini anlatmaktan geri durmamayı kastediyorum. Bilgi sahibi olduğumuza emin olduğumuz her konuda, eğitimini aldığımız alanlarda, hödüklerden daha çok ses çıkarmalıyız.”
Vedat Milor
Gastronomi uzmanı… Şarap uzmanı… İktisatçı… Sosyolog… Televizyoncu… Yazar… Her daim okuyan, yazan, arayan; bir yandan da hem geleneksel hem sosyal medyada eğlenen, dertleşen, anlatan ve anlamaya çalışan bir kamu aydını. ABD-Türkiye hattında dokuduğu hayat felsefesini mukayeseli bir zemine oturtmuş iyi bir gözlemci ve eleştirmen. Vedat Milor, hayatını roller coaster’a binmek gibi tanımlıyor. Farklı alanlar, farklı ülkeler, hatta farklı kıtalar arasında gidip gelen bir hız treni… Bu yolculuk sırasında üreten, keşfeden, öğrenen, sorgulayan ve hayatı deneyimlemekten kaçınmayan açık yürekli bir entelektüel
Gastronominin yalnızca yemek yemekten ibaret olmadığını onunla öğreniyoruz. Farklı kültürlere ve kesimlere nasıl bir pencere açılacağını; yaşam tarzının bir sınır, bir mahrumiyet alanına dönüşmesine mecbur olunmadığını da…
Nurhak Kaya sordu; Vedat Milor geniş tecrübesinden ve bilgisinden süzdüğü insana, topluma dair gözlemlerini; bu kaotik dünyada her daim hayatta kalma stratejilerini Hesap Lütfen!’de okurlarla paylaştı.
- İnsan dünyaya nasıl açılır?
- Hayattaki öncelikler nasıl belirlenir?
- Yeme-içme kültürü için para şart mıdır?
- Toplum içinde yaşamanın yolları nelerdir?
- İş hayatında karşılaştığı zorlukları insan nasıl aşabilir?
- Yaşamımızı dolu dolu sürdüreceğimiz makul bir dengenin yolu nereden geçer?
Arkadaşlık. Aşk. Boş zamanlar. Yalnızlık. İş hayatı. Ev yaşamı. Kariyer seçimi. Hobiler. Yemekler, lezzetler, arayışlar. Günümüz kapitalizminde yeni trendler ve prekarya. Ülkemizin ekonomi politiği ve tufeylilik. Ülkedeki hâkim sınıf ve devletin niteliği. Türkiye’de çok az rastlanır bir samimiyet ve netlikle kişisel anekdotlar ve gözlemler.
Milor, Hesap Lütfen! kitabıyla, içimizdeki sesin ve hayallerimizin peşinde koşarken sınırlarımızı zorlamanın ve başka pencereler açmanın önemini hepimize hatırlatıyor.
Künye
Kitabın Adı
Hesap Lütfen! Özgün, Dengeli ve Lezzetli Bir Yaşamın Peşinde
Yazar
Vedat Milor, Nurhak Kaya
Sayfa Sayısı
272
Yayıncı
Kronik Kitap
İlk Baskı
Mayıs 2021
Baskı Sayısı
1 (Bir)
ISBN
978-625-7631-14-3
Kitapsever Mecralarda Hesap Lütfen! Özgün, Dengeli ve Lezzetli Bir Yaşamın Peşinde
Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 12/08/2021
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 4 gün
Çalışma Süresi, 2 saat 8 dakika
Vedat Milor’ü tanırdım ancak birden çok konuda ihtisas alanı olduğunu bilmiyordum, öğrenmiş oldum. Ayrıca, farklı ülkeler farklı kültürler görüp ülkemizin dünya üzerindeki yerini konumunu belirleyen yorumların ve tecrübelerin yazıldığı kitaplar her zaman ilgimi çekmiştir. Ben de en kısa sürede temin edip okuyacağım. Okuduğumda bir yorum daha yazarım artık.
Kitap tanıtımı için teşekkür ederim.
Evet, çoklu disiplinli ve çoklu ülkeleri değerlendirmeler gayet dikkat çekici oluyor.
Okursanız görüşlerinizi bekleriz…
Vedat Milor, çok iyi eğitimler almış, iş hayatında çok önemli görevlerde bulunmuş, kendini iyi yetiştirmiş ama benim açımdan daha önemlisi tüm bunlara karşın mütevazi, oldukça nazik ve iyi bir insan. Kendisi hakkında; teleyizyondan, sosyal medyadan tanıyarak bu yargılara varmış olsam da inanıyorum ki kendisiyle yüz yüze tanışsaydım da bu düşüncelerim değişmezdi herhalde. Dolayısı ile kendisinin hayat hakkında, insan yaşamı hakkında, ülkemiz hakkında ve tabii ki gastronomi hakkındaki görüşlerine çok değer veriyorum. Kitap tanıtımınız sayesinde de yine kendisinin bu konular hakkındaki görüşlerini ve tespitlerini öğrendim, teşekkür ederim.
Bu güzel yorum için çok teşekkür ediyorum. 🙂