Covid salgını dünyayı sarmaya başladığından bu yana bir yıldan daha fazla bir süre geçti. Bu süre zarfında herkes gibi bizler de kurallara uymaya çalıştık. Evde kaldığımız dönemde salgın ve düşürdükleri ile sürdürülebilir yaşam becerileri üzerine kafa yordum. Bir yılı aşan bu sürede beklenmedik şeyler de yaşadık ve gelinen son noktada Covid-19 adlı virüs ile ben de muhatap oldum. “Akıllı insan aklını kullanır, daha akıllı insan başkalarının da aklını kullanır.” sözünün anlatmak istediği ana fikre inanan birisi olarak, yaşadığım tecrübenin sizlere yararlı olabileceği düşüncesiyle, covid olunca neler yaşadım kaleme almak istedim.
Burada yer alan bütün bilgilerin sadece yaşadıklarımı aktarmak amaçlı yazıldığını, herhangi bir şekilde tıbbi tavsiye olmadığını, burada yer alan bilgilerden hareketle bir karar almanızın doğru olmayacağını, konu ile ilgili olarak sağlık uzmanlarına danışmanız gerektiğini hatırlatırım. Ek olarak burada yazılanlardan hareketle, alacağınız kararlar kapsamında maddi ya da manevi herhangi bir mesuliyet kabul etmediğimi özellikle vurgulamak isterim.
Konu hakkında gerekli uyarılarımı yaptıktan sonra gelelim kovid hikayemize. Ama anlatacaklarıma bugünlerden değil, biraz daha geçmişten başlayacağım.
Altı Ay Önce
Bilenler zaten bilir, ama bilmeyenler için belirtmiş olayım, ben Uşak’lıyım. Uşak’tan, hani şu bütün kovid salgını ortasında haftalarca mavi kalmış olan ve tarhanası ile meşhur Batı Anadolu şehrinden… Uşak henüz o mavi renk ile adını duyurmadan evvel, yaklaşık 6 ay kadar önce, annemin ve annem ile beraber yaşayan dayımın kovid olduğunu öğrenince, onlar ile ilgilenmek için memleketime gittim. Bu süre zarfında -covid ile tanışmamak için- Uşak’ta kendi evimde kalmadan günler geçirdim. Memleketime geldiğim gün, annemin kovid enfeksiyonunun ilerlemesi ve oksijen seviyesinin 87’leri görmesi nedeniyle ivedilikle hastaneye yatırdık. Acil bir şekilde Uşak Devlet Hastanesine gittiğimizde, hasta olduğunu düşünen ve bu nedenle hastaneye test yaptırmaya gelen onlarca kişi arasında zorunlu olarak -çift maske ile- yaklaşık 3 saat geçirdim. Daha sonra hastaneye defalarca -her seferinde yeni bir çift maske ile- gittim. Ellerimi sürekli yıkadım, kısa sürede birkaç litre kolonya kullandım. Annemin iyileşip, taburcu olmasından sonra da, 14 gün kadar -mesafeli ve dikkatli olarak- evimizde kaldık.
Tüm bu süre zarfında da gösterdiğim dikkat sayesinde -biraz da mucizevi bir şekilde- covid-19 virüsüne yakalanmadım.
Başlangıç
Hem Uşak’ta hem de evime Ankara’ya döndüğümde uzunca bir süre boyunca covid-19 virüsünden kaçtım. Evde keyifli zaman geçirirken yapılabilecek birçok şey var dedim, hastalıktan kaçındım. Kaçındım ama 30 Mart gününe (temas günü, kısaca “t” günü) kadar… İşyerinden bir arkadaşım ile 1,5 metre mesafede, 10 dakika kadar kısa bir sürede bitki çayı içerken virüse yakalandım. Virüs kaynağının bu olay olduğunu düşünüyorum zira arkadaşım da o günden 2 gün sonra yaptırdığı testte pozitif olduğunu öğrendi. Arkadaşımın pozitif olduğunu öğrenmemiz ile birlikte (t+2) işyerinden eve temaslı olarak gönderildik.
Temastan Sonra 3. Gün
Eve geçtiğim günün ertesi gün (t+3), hafif eklem ağrıları ve hafif baş ağrısı hissetmeye başladım. Bir de gece -şiddetli olmasa da- bir üşüme hali geldi. Bu üşüme hissi hafif bir ateş olabilir.
Temastan Sonra 4. Gün
Bir sonraki gün (t+4), sinüslerimin dolu olduğu ve “kafam jöle” gibi hissiyatımı yaşadım. Ayrıca da göğsümde -rüzgarı ciğerlere yiyip üşütmüş gibi- hafif bir his olduğunu farkettim. Tabii bir yandan da -ara ara gelip gitmekle beraber- eklem ağrıları ve baş ağrısı varlıklarını devam ettirdiler. Kovid olduğumu düşündüren tüm bulgular nedeniyle temastan itibaren dördüncü günde (t+4) PCR testi yaptırdım ve negatif sonuç aldım.
“İyi negatif çıktı. Üşüttük herhalde…” diye düşünmekle birlikte, bir yandan da “test yanlış da olabilir. Ne olur ne olmaz…” deyip, yalıtılmış bir şekilde günlerimi geçirmeye devam ettim. O ana kadar “covid oldum” ile “yok, galiba üşüttüm” düşünceleri arasındaki gel gitlerim arasında dikkatimi çeken şeylerden birisi kahve içerken yaşadığım -ancak yok olmayan- tat ve koku alma hissinde sınırlı bir azalma oldu. Bu azalmayı, yeni aldığım kahve çekirdeğinin farklı lezzeti ve hafif burun tıkanıklığı kaynaklı olabileceğini düşündüm. Bir başka dikkat çeken husus da, kafasını vurdu mu yatan bendenizin, gecenin bir vakti daralmış bir şekilde uyanmam oldu. Ve de gece üşüdüğüm, kalitesiz uykularım…
Temastan Sonra 5. Gün
Ertesi gün (t+5), kafamı bir “jöle” gibi hissetme hali ve ağrılar devam etmekle birlikte, kendimi görece iyi hissetmeye başladığımı düşündüm. Yalnız ciğerde olan “rüzgarın yemiş” hissi gitmemişti.
Temastan Sonra 6. Gün
Bir sonraki gün (t+6) ciğerlerde olan hassasiyetin -sanki- aşağıya indiği hissine kapıldım. Bu durumun dışında; adım, mesafe, yükseklik artışı, kalori ve nabız ölçümü yapan FitBit Ionic kol saatimdeki dinlenme nabzımın (Dinlenme nabzı, gün içinde hareket halinde değilken, kalbin yapmış olduğu atış sayısının ortalaması olarak tanımlanabilir) yüksekliği dikkatimi çekti.
Dinlenme nabzı kişinin ne kadar sağlıklı olduğuna dair bir fikir verdiği kadar, dinlenme halinde kalbinizin vücudunuzu ne kadar çok kan ile desteklemeye çalıştığına dair bir veri özelliği taşıyor. Daha önce 103 kilogramdan 73 kilograma düştüğüm sağlıklı olma maceramda dinlenme nabzımın -vücudun genel sağlığının düzelmesi ve yapılan sporlar ile kalbin güçlenmesi sayesinde- dinlenme nabzım 60 civarına inmişti. Eski sporculuğumuz olmadığını göz önüne alıp bir +10 eklesek, eski kiloda olmadığımız için de ek bir +10 eklesek, dinlenme nabzımın 80’ler civarında hadi bilemedin 85’ler civarında olması gerekirdi. Ancak benim uyanık ve yatış halindeki halimdeki nabzımın anlık olarak ve sıklıkla 95-105 bandında gezdiğini farkettim. Bu durum da bana kalbimin bünyeyi ciddi ölçekte oksijen ve besin ile beslemeye çalıştığını düşündürdü. Kovid virüsünün kanı yoğunlaştırdığı, kanda oksijeni taşıyan hemoglobinleri bağlayarak kandaki oksijen oranını düşürdüğü de aklıma gelince, daha önce çıkan negatif testime rağmen pozitif olduğum düşüncesi ağır bastı.
Temastan Sonra 7. Gün
Bu şüphenin üzerine (t+7) tekrar test yaptırdım ve yürüttüğüm aklın yanlış olmadığını gördüm. İkinci testim pozitif çıkmıştı ve ben de kovide yakalanmıştım.
Kendimi o kadar kötü hissetmiyor olsam da, ciğerlerimde var olan his nedeniyle danıştığım doktorlardan ilaç kullanma tavsiyesi alınca, filyasyon ekibinin verdiği Favimol adlı ilaçtan 8 tanesini alarak yeni dönemin ilk gününün sabahına başladım. Pek bir sıkıntı hissetmemekle birlikte, ilacı aldıktan sonra yarım saat içinde bacaklarımın tamamında kuvvetli bir ağrı başladı. İki bacağımda da ataklar şeklinde gelip giden ağrılar, aşırı spor yapmanın sonrasında bacakta oluşan ve geçmeyen ağrılar gibiydi. İlk gün 8+8 şeklinde 12 saat arayla iki defa kullanılması gereken ilaç, ilk gün beni oldukça zorladı. Kimisinde bu tür ağrılar yapan, kimisinde de hiç ağrı yapmayan bu ilacı diğer günler, arasında 12 saat olmak üzere, sabah 3, akşam 3 şeklinde kullandım ve zorlandığım zamanlarda da Parol ağrı kesici kullandım.
Temastan Sonra 8. Gün
Favimol’u kullanmaya başladığım günden itibaren (t+8), ciğerlerimde olan hafif üşütmüşlük hissi kademeli olarak azaldı. Daha önceki günlerde yaşadığım sıkıntıları, genel olarak atlatmış olduğum için, ilacın yaptığı ağır kas ağrılarını saymazsak, durumum daha iyi doğru gitti.
Temastan Sonra 10. Gün
Temastan on gün sonra (t+10) ortaya çıkan etki ise, biraz beklenmedik ve şaşırtıcı oldu: Bir anda tat ve koku yeteneğim kayboldu. Tat ve koku yeteneğimi kaybettiğimi farkettiğim an, öğlen yemeğindeydi… Arnavut ciğerinin yanında yediğim soğan salatasının, dokusunu hissedebiliyor iken, kokusunu ve tadını hiç bir şekilde alamadım. Bu durum o an için sarsıcı oldu. Dahası gün içinde içtiğim sütlü Türk kahvesi, tadı olmayan bir sıvının içinde ağzıma gelen ve herhangi bir tadı ya da kokusu olmayan tortu (kahve) şeklinde idi. Bu durumun, bir Mide Mühendisi olmamdan mütevellit, canımı sıktığını tahmin edebilirsiniz tabii ki… Bununla birlikte tat ve koku kaybının, virüsün tutulumunun ciğerlerden ziyade burun ve burun boşluğunda olduğu durumlarda gerçekleştiğini, bu durumun da hastalığın daha hafif bir şekilde atlatılmış olduğunu gösterdiğini öğrenince tam anlamıyla “ölümü görüp sıtmaya razı oldum”. Ve yine de, kiminin birkaç haftada, kiminin birkaç ayda toparladığı koku alma yeteneğinin en kısa sürede geri geleceği ümidiyle halime şükrettim.
Temastan Sonra 13. Gün
Bu yazıyı kaleme almaya başladığım (t+13 ve t+14) günlerde ise tat ve koku hissinin yavaş yavaş geri geldiğini, eski halime dönmek için daha çok yolumuz olsa da, %20’ler mertebesinde tat ve koku almaya başladığımı söylemeliyim.
Temastan Sonra 16. Gün
Son olarak, bugün ise bu yazıyı yayınladığım ve bu son satırları yazdığım gün ise ilk temastan onaltı gün sonrası (t+16)…
Covid olunca neler yaşadım sorusunun cevabını verdiğimi düşünerek, tüm bu yaşadıklarımdan yaptığım çıkarımlarımı nokta atış şeklinde sizlerle paylaşmak istiyorum. Tabii ki bir de, sizlere sağlıklı günler diliyorum.
Nokta Atış Çıkarımlarım…
- Maske gerçekten koruyor arkadaşlar. Uşak’ta 3 saat onlarca hastanın yanında maskeli durup hasta olmazken, Ankara’da maskesiz geçirdiğim 10 dakikada virüse yakalandım.
Ben evde hasta ve yalıtılmış iken, odadan zorunlu ihtiyaçlar için çıktığımda çift maske taktım. Eşim, çocuklarım evde normal şekilde hayatlarına devam ederken, sürekli olarak tek maske taktılar. Ve şükürler olsun, hastalığı onlara bulaştırmadım.
Sözün özü:
Maskelerinizi her zaman takın.
Maskelerinizi düzgün takın.
Maskelerinizi insanlardan uzak ve yalnız değilseniz, kesinlikle çıkarmayın.
- Hastalığı ağır ya da hafif geçirip geçirmenizi etkileyecek unsurlardan belki de en önemlisi viral yük. Eğer bedeninize yoğun miktarda bir virüs alımı olursa, çok virüs çok daha fazla çoğalacak, hastalığınız daha ağır seyredebilecek, geçirdiğiniz belirtiler daha yıpratıcı olacak, iyileşmeniz de çok daha zor olacaktır.
Bu nedenle vurdumduymazlık yapmayıp, temizlik ve maske konusunda, her yerde belirtilen önlemleri uygularsanız, hastalığa yakalanmaz, yakalansanız da daha az virüs yükü ile covid-19’u daha kolay atlabilirsiniz.
- Hastalığı hafif atlatmayı sağlayacak unsurlardan birisi de güçlü bir bağışıklık sistemi. Bu konuda bazı özellikler genetik özellik taşısa da, çocukluktan itibaren yaşadıklarınız ile ilgili olsa da, bugün yaptıklarınız ile daha iyi bir bağışıklık sistemine sahip olabilirsiniz. Bu kapsamda prebiyotik ve probiyotik besinler ile beslenmeye dikkat ederseniz, düzenli kefir içerseniz, C ve D vitamini ile çinko bileşikleri açısından zengin beslenirseniz, sağlıklı yaşam için müthiş olan besinleri tüketmeye dikkat ederseniz, daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olabilirsiniz.
- İnsanın kendisine dair sağlık verilerini inceleyebileceği teknolojik ürünlere sahip olması önemli bir husus. Bendenizin dinlenme nabzımı takip ederek, kendi sağlığıma dair doğru bir karar alabilmiş olmam da, bu imkanın getirdiği hassasiyet ve farkındalığın sonucu. Bu nedenle, -basit ve başarısız bir ürün olmaması kaydıyla- kendinize dair sağlık değerlerini takip edebileceğiniz bir akıllı saat sahibi olmanızı hararetle öneririm. Bu yaptığınız harcama, kendiniz için yaptığınız önemli ve yerinde bir harcama olacaktır. Zira sağlıktan daha önemli birşey yok, öyle değil mi?
Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 15/04/2021
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 5 gün
Çalışma Süresi, 4 saat 48 dakika
Öncelikle geçmis gitmis olsun ve kaleminize sağlık, yine çok iyi bir anlatım 👏
Teşekkür Ayşe. 🙂
Geçmiş olsun. Tat kaybı inanılmaz bir deneyim. Bir anda her şey anlamsızlaşıyor (biz yemek sevdalıları için). “Ya Gelmezse” korkusu aklını yiyor. Umarım en kısa zamanda eskisinden daha iyi burun ve damağa sahip olursun. Sevgiler.
Nasrettin Hoca ağaçtan düşmüş, çevredekiler hemen yanına gitmiş, “Hoca iyi misin?” demişler, Nasrettin Hoca da “Bana daldan düşen birisi bulun, beni ancak o anlar demiş.”.
Tam da bu şekilde, düşenin halinden düşen anlar Serkan. Sağol. 🙂
Geçmiş olsun. İnşallah tez zamanda biter bu salgın.
Teşekkürler Ömer. İnşallah…
Gün gün bilgilendirici güzel bir içerik olmuş. Elinize sağlık. Bütün bu dikkatlere hassasiyetlere rağmen maalesef en ufak bir boşluğu affetmiyor bu virüs. Maalesef şu durumda yapabileceğimiz en mantıklı şey yakalanmamaya çalışmak, ki şu durumda gittikçe daha da zor olmaya başladı. Çok geçmiş olsun, umarım tat ve koku duyularınız da en kısa zamanda eski haline döner.
Teşekkür ediyorum Tolga. İnşallah kısa sürede döner. Döner demişken, aklıma Çağrı Canbolat düştü. 🙂
Öncelikle çok geçmiş olsun. Her satırını zevkle, ilgiyle ve merakla okuduğum güzel yazınız için teşekkürler.
Bu süreçte dikkat panelimiz ne kadar açık olsa da piyangonun kime nasıl vuracağı ve nasıl etki bırakacağı muamma.
Bu hastalıkta en önemli unsur, beslenme ve bağışıklık sistemini güçlendiren vitaminler. Düzenli ve sağlıklı beslenen bireylerin bu süreci hafif şekilde atlatacakları kanaatindeyim.
Umarım tez zamanda eski günlerimize döner aktif yaşantımıza devam ederiz.
🙏🌿
Teşekkür ediyorum. Gerçekten nasıl ve ne şekilde bulaşacağı belli değil. Dahası nasıl belirtiler ile geçireceğimiz de…
Zor bir süreç. Umarım sevdiklerimiz, tanıdıklarımız bu illet ile tanışmaz, muhatap olursa da en hafif şekilde atlatır.
Emrah’cım tekrar tekrar geçmiş olsun. Eşine ve çocuklara bulaşmamasına çok sevindim. Harika bir yazı olmuş. Eline emeğine sağlık. Sağlıkla kavuşacağımız koronasız pandemisiz yıllar hepimize.
Teşekkürler Selma Hanım. Umarım biter bu illet de, olağan hayatlarımıza döneriz artık…
Geçmiş olsun kardeşim benim. Keşke bu yazıyı herkese okutabilsek. Allah sağlıktan ayırmasın. Kendine dikkat et.
Sağol Yüksel Abi. Ben yakalandım, siz yakalanmayın. 🙂