Dünya tarihinde önemli ve ilginç bir döneminden geçiyoruz. İnsanlığın geçmişinde başka çeşitli salgın hastalıklar olsa da, küresel ölçekte olan ve dünyanın hemen her yerini bu kadar etkileyen bir hastalık olmamıştı. Bu yaşananların getirdiği hayatlarımıza dair -zorunlu- değişiklikler, salgın üzerinde düşünmeye vesile oldu. Bugünün “normali” olan günlük yaşamımızı değerlendirdiğimizde, sosyalleşmeye ve doğaya çıkmaya dair arzunun arttığını görülüyor. İyi peki ama ne oldu da bu arzu arttı? Duyulan bu ihtiyaç neden? Neden doğaya çıkmalıyız?
Yeni “Doğa”
İnsanoğlu olarak avcı toplayıcı iken, doğa ile etkileşim açısından bakıldığında, diğer hayvanlardan çok da farklı olmayan ve doğa ile uyumlu bir hayat sürmüşüz. Var olma ve türünü devam ettirme güdüleriyle hücrelerimizin enerjili, bünyemizin hareketli olabilmesi için gıda güvenliğini önceliklemiş, bunun için de zamanla tarıma geçmişiz. Bu noktaya geldikten sonra, belirli bir toprak parçası ile etkileşime geçmeye başlamış ve o toprak parçası ile bir bağ kurmuşuz. Bu bağ nedeniyle de zaman içinde Çatalhöyük gibi şehirler ortaya çıkmaya başlamış ve doğada tarım yaparken doğanın diğer parçaları ile denetimli bir etkileşim kurmak adına, kendimizi koruyacağımız yapılar oluşturmuşuz. Oluşturduğumuz bu yapılar, sayısal ve niteliksel olarak büyüyüp geliştikçe de, zamanla gerçek doğadan ayrı bir “doğa” ortaya çıkmış.
Oluşturduğumuz bu “yeni doğa” uzunca süreler için gerçek doğa ile uyumlu olmuş, gerçek doğa ile uyumlu olmayanları ise doğanın deprem, yanardağ, sel ve diğer etkileri ile bir tür doğal seçilim ile gerçek doğa karşısında yenilmiştir. Bugün geldiğimiz noktadaysa, diğer tüm canlılardan farklı olmamız sayesinde, doğaya karşı direnebilen ve daha fazla ayakta durabilen “yeni doğalar” yani şehirler inşaa eder olmuşuz.
Peki Bu Yeni Doğalar, Ne Kadar Doğal?
Oluşturduğumuz “yeni doğa” (yani şehirler) gerçek doğa ile daha uyumlu olmak bir yana giderek gerçek doğa ile daha çok zıtlaşan ve onu yok sayan bir istikamette gelişmeye başladı. Hatta insanoğlu, sahip olduğu bu çevresini değiştirme gücünü kullanmada kantarın topuzunu kaçırmaya ve gerçek doğayı yok sayan bir yaklaşımla hareket etmeye başladı. Hatta hal tavırlarımız “Biz öylesi muktediriz ki, doğaya ihtiyaç duymayız.” halinde…
Bir de Teknoloji Çağı…
Halimiz böyle ancak eskiden, tarım çağında doğa ile doğrudan bir bağımız varken -zorunlu ve doğal olarak- doğa ile yakın bir ilişki halindeydik. Sanayi devriminin gerçekleşmesi ile birlikte kapalı mekanlarda daha sık yer almaya başlamış olsak da, yine de doğa ile ilişkilerimiz daha iyi bir seviyede seyretmekteydi. Teknoloji çağına girdiğimiz bu yıllardan itibaren başlayarak işlerimizde bilgisayarlar karşısında, evlerimizde ise televızyon tablet, akıllı telefon ve yine bilgisayarlar karşısında geçirir olduk. Teknolojinin getirdiği bu sürekli ekran karşısında bulunma ve hareketsiz olma hali, tıpkı sanayi devriminin beslenmemizi iki öğünden üç öğüne çıkartmasında olduğu gibi, bünyelerimizde -çoğunlukla alışık olmadığımız- ciddi ve olumsuz değişikliklere neden oldu.
Gerçek doğa ile temas edemeyen ve kendini bütünleyemeyen (nötrleyemeyen) ruhlarımız ve bedenlerimiz, depresyon ve tükenmişlik sendromu gibi ruhsal sorunlar, obezite ve şeker gibi fiziksel sorunlar ile karşılaşır oldu.
Genel eğilime bakıldığında olumsuz istikamette giden bu sürece dair yapılabilecek şeyler elbetteki mevcut. Ortaya çıkan değişimlerin etkilerini ortadan kaldırmak istiyorsak, yapılacak şey belli: Yaptıklarımızı geriye sarmak… Üç öğünden iki öğüne geçmek ve doğa ile irtibatımızı daha çok arttırarak kendimize zihinsel ve fiziksel olarak yenilenme fırsatı sunmak bu işin başlangıcı.
Tamam da Neden Doğaya Çıkmalıyız?
Bu gerekliliğe ihtiyacın nedeni aslında belli… Ne yazık ki kendimiz için kurduğumuz doğalar ile gerçek doğanın bağları oldukça kopuk. Bu nedenle kurduğumuz şehirlerde doğa ile yeteri kadar etkileşime geçemediğimiz için, gerçek doğaya çıkmamız gerekiyor. Temiz hava almak, doğaya dair sesleri (kuş, su, rüzgar v.s.) dinlemek gibi doğanın bünyelerimizde gösterdiği ayrı bir dinginleştirici bir etkisi mevcuttur.
Bu noktadan sonra, doğaya çıkmanın insan vücudu üzerinde olumlu etkileri hakkında yapılan sayısız çalışmaları aktararak, neden doğaya çıkmalıyız sorusuna yanıt arayalım.
Doğaya Çıkmak Ömür Uzatıyor!
Lafı dolaştırmaya gerek yok. Doğaya çıkmak, birçok açıdan bünyelerimize ve ruhlarımıza iyi geldiği için, toplamda ömrümüzü uzatıyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün finansmanını sağladığı ve oldukça geniş bir meta-analiz çalışmasında, 7 ülkeden 8.324.652 kişinin insanların ömrü ile çevrelerindeki yeşil alan arasındaki ilişkiyi incelenmiş. Kişilerin evlerinin 500 metre veya daha yakınında yeşil alanların olmasının hemen her türlü nedenden ölümleri azalttığı, dolayısı ile, evlerin çevresinde artan yeşil alan ile artan ömür ile doğrudan bir ilişkisi olduğu görülmüştür.1
Dolayısıyla doğaya veya parkalara çıkmak, daha yüksek oksijen seviyesi, daha nötrlenmiş bünyeler, daha çok hareket ve bütünde de daha iyi sağlık anlamına gelmektedir.
D Vitamini İçin Doğrudan Güneş Işığı, Doğru ve Doğrudan Güneş Işığı İçin Doğa Şart!
Doğaya çıkarak, özellikle de doğrudan güneş ışığına maruz kalarak D vitamini seviyemizi arttırmamız mümkün.
D Vitaminin sağlıklı dokular, kemikler ve deri için yararlı olduğu kadar, insülin seviyesini yönetmeye yardımcı olduğu, kardiovasküler sistem ve akciğer sağlığını desteklediği bilinmektedir. Ek olarak uzun süreli D vitamini düşüklüğünün, bağışık sisteminin direncini azaltmakta, hipertansiyon, obezite ve şeker rahatsızlıklarına yakalanmayı kolaylaştırmaktadır.
Kişinin deri rengine, ne kadar çok güneş altında kaldığına, hangi saatlerde güneş ışığına maruz kaldığına, güneş ışığının hangi açıyla geldiğine göre değişen D vitamini sentezi konusunda, daha bilinçli yaklaşmak adına akıllı cihazlarınızı akıllıca kullanıp, dminder gibi uygulamalardan yararlanabilirsiniz. Ama doğaya çıkmayı unutmadan!
Doğal Işık İyileşmeyi Hızlandırır!
Yapılan bir araştırmada, cerrahi bir operasyon geçiren ve hastanede yatmakta olan kişiler arasında, yüksek seviyede doğal ışığa maruz kalanlar ile daha karanlık yerlerde zaman geçiren kişiler karşılaştırılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre uzun süreler boyunca doğal ışığa maruz kalan kişilerin daha az ilaca başvurduğu, daha az ağrı bildiriminde bulunduğu ve daha çabuk iyileştiği görülmüştür.2 Yani sözün özü doğal ışık, yaralara bile derman.
Doğada Geçirilen Zaman Odaklanmayı Arttırıyor!
Odaklanma ile doğada geçirilen zaman ilişkisini incelemek amacıyla yapılan bir araştırmada, metin düzeltme gibi ciddi dikkat isteyen bir işteki başarı oranı ile doğa yürüyüşlerinin arasındaki ilişkisi değerlendirilmiş.3 Yapılan çalışma sonucunda, doğa yürüyüşü yapanların evde dinlenenlere göre daha iyi bir performans gösterdiği görülmüş, bunun nedenin da doğada olmanın, beynin kendisini daha iyi dinlendirme ve kendini toparlama imkanı sağladığından kaynaklandığına karar vermiştir.
Doğada Yürüyüş Depresyona İyi Geliyor!
Çağımızın rahatsızlıklarından olan depresyonun etkilerini azaltmak için yapılabilecek şeylerden birisi de doğada yürümek. Depresyon geçirmekte olan yetişkinlerin, şehir içinde yaptıkları yürüyüş ile doğada yaptıkları yürüyüş sonrasında ruh hallerindeki durumlarına bakan biliminsanları, “doğa ile temas halinde olmanın özellikle depresyon tedavisi kapsamında destekleyici olarak değerlendirilebileceği” sonucuna ulaşmışlar.4
Doğada Yürüyüş Hafızayı Geliştiriyor!
Gerçekleştirilen bir çalışmada bireylerin yürüyüş öncesi ve sonrası hafızalarının durumu incelenmiştir. Çalışma kapsamında oluşturulan iki ekibin üyelerinin, bir sayı dizisini tersten hatırlayabilmesi üzerine bir deneme gerçekleştirilmiştir. Daha sonra ekiplerden birisi şehirde gezmeye, bir diğer ekip ise doğaya gezmeye gönderilmiştir. Gezi tamamlandıktan sonra, tekrarlanan denemede, şehirde yürüyüş yapan ekipte anlamlı bir değişiklik olmazken, doğada yürüyüş yapan ekibin yapılan denemede %20 civarında daha başarılı olduğu görülmüştür.5
Bu nedenle, yapılan çalışma ile doğada yürüyüş yapmanın hafızaya iyi geldiği görülmüştür. Bunun da şehirde geçirilen sürenin ses, renk ve ışık kaynaklarının -istemsiz olarak- tehlike olarak değerlendirilmesi ve beynin yorulmasından kaynaklanabileceği, doğada geçirilen sürenin ise yorucu olmak bir yana dinlendirici etkisinden kaynaklandığı değerlendirilmiştir.
Doğa Yaratıcılığı Arttırıyor!
Bir öbek insanın katıldığı bir çalışmada, kişilere yüksek yaratıcılık gerektiren bir tür (RAT yani “Remote Associates Test”) test uygulanmıştır. İlk uygulama kişiler doğaya çıkarılmadan önce, ikinci uygulama ise teknolojiye erişimin yasak olduğu 4 günlük bir doğa yürüyüşü sonrasında gerçekleştirilmiştir. Test sonuçları değerlendirildiğinde, bu iki denemenin arasında %50’ye yakın performans artışı bulunduğu görülmüştür.6
Doğa gezilerinin yaratıcılığı arttığı tespit edilmişse de, çalışmadaki gibi 4 günlük bir doğa yürüyüşünü gerçekleştirmek çoğu kişi için mümkün olmayabilir. Bununla birlikte, %50’den daha az oranda olsa da, doğada geçirilen yürüyüşlerin kişilerin yaratıcılığı üzerine önemli ölçüde yararlı olacağı da aşikar.
Doğada ya da Dışarıda Koşmak, İçeride Koşmaktan Daha Yararlı
Günümüzde şehirli insanın tercih ettiği “hareket etme” yöntemlerinden en önde geleni, evde ya da spor salonlarında koşu bantlarında koşmaktır. Bu cihazlar soğuktan, kardan, kıştan, yağmurdan etkilenmeden spor yapmayı sağlasa da, açık alan ile aynı etkide değildir. Yapılan bir çalışmada aynı mesafede veya aynı sürede gerçekleştirilen açık havada gerçekleştirilen koşulardan daha az enerji harcatmakta olduğu tespit edilmiştir.7
Bu demek değildir ki koşu bandında koşmayın, elbette koşun. Ancak ruhsal olarak da daha iyi hissetmek ve aynı emekle daha çok enerji yakmak istiyorsanız, doğada koşmak sizin için daha doğru bir tercih olabilir.
Doğada Bisiklete Binmek, İçeride Bisiklet Sürmekten de…
Koşuya benzer bir şekilde, spor salonlarında ya da evde bisiklete binmek yerine, açık havada bisiklete binmek daha zorlayıcı, daha yararlı, daha çok enerji harcatıcı. Neden mi? Açık havadaki rüzgar direnci nedeniyle! Kısa ve öz.
Orman Banyosu Yapmak Bağışıklık Sistemine İyi Geliyor!
Ağız yalnızlığı olarak çevirebilecek kuçisabişi gibi değişik ve yerinde kavramlar üreten Japonların bulduğu kavramlardan birisi de şinrinyoku8 yani orman banyosu… 1980’lerde ortaya atılan bu kavram, birkaç gün olacak şekilde, ormanda zaman geçirmeyi, yüksek oksijen yüklü hava almayı ve fitonsitlerden9 yararlanmayı anlatmaktadır.
Orman banyosunun olumlu etkileri üzerine yapılan bir araştırmada, doğaya bu şekilde düzenlenen bir seyahatin etkilerini anlamak üzerine doğal öldürücü hücrelerin10 etkinlikleri ölçülmüştür. Elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, orman banyosunun doğal öldürücü hücrelerin sayılarının ve bu hücrelerin ürettiği kanser karşıtı proteinlerin seviyesinin arttığı görülmüştür. Üstelik yapılan orman banyosunun etkilerinin de yaklaşık 30 gün kadar devam ettiği tespit edilmiş.11
Kısacası orman banyosu yaptığınızda, bağışıklık sisteminiz güçleniyor ve etkisi bir aya kadar sürüyor.
Orman Banyosu İnflamasyonu da Azaltıyor!
Orman banyosu ile ilgili Çin’de yapılan bir başka çalışmada, katılımcıların orman banyosu öncesindeki ve sonrasındaki stres seviyeleri incelenmiştir. Yapılan incelemenin sonucunda katılımcıların stres seviyesinin azaldığı gibi, inflamasyon seviyelerinde de azalma görülmüştür.12
Kısacası ormanlar çeşit çeşit canlılara ev sahipliği yaptığı, bir ekosistem oluşmasına yardımcı olduğu, oksijen ürettiği yetmezmiş gibi, kendilerini ziyaret edenlerin kanser ile daha iyi savaşmasına yardımcı oluyor ve kişilerin inflamasyon seviyelerini de azaltıyor!
Sözün Özü
İnsanoğlu olarak beton yığınlarından oluşturduğumuz “doğada” bizlere iyi gelmiyor ve yıllar geçtikçe sağlığımız ve yaşam kalitemiz geriye doğru gidiyor. İnsanı ve insanın iyiliğini odaklayan bir şekilde yaşamak, bu mümkün değilse de her fırsatta kendimizi doğaya atmamız doğamızın gereğidir. Bunun için her fırsatta,
- Yürüyüş yapmak,
- Hafif tempolu koşu yapmak,
- Yüzmek,
- Bisiklete binmek,
- Kuş gözlemi yapmak,
- Bitki inceleme gezisine çıkmak,
- Kamp yapmak,
- Doğa gezisi yapmak,
- Orman banyosu yapmak,
- Doğada kitap okumak,
gibi yapılabileceğimiz çok sayıda etkinlik seçeneği mevcuttur. Yeter ki neden doğaya çıkmalıyız bunun bilincinde olalım ve kendimizi doğaya atın!
Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 24/06/2021
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 3 gün
Çalışma Süresi, 5 saat 6 dakika