Okuma Süresi: 6 dakika

İki öğüne beslenmenin tarihsel geçmişini ele aldıktan ve iki öğün mü üç öğün mü sorusuna da değindikten sonra sıra nasıl iki öğün düzenine geçilir, bu konuya dair bir değerlendirme yapmaya geldi.

“Üç Öğün İyidir!” mi?

İki Öğünden Üç Öğüne Nasıl Geçtik?

İki öğünden üç öğüne geçilmesini tetikleyen husus, sanayi devrimi ile birlikte ciddi bir şekilde fiziksel etkinlik gösteren kişilerin yeterince enerji sahibi olması, enerjilerinin ve buna bağlı olarak da üretimin düşmemesi isteğiydi. Sanayi devrimi öncesinde de tarım alanında da emek yoğun bir çalışma düzeni olsa da, işletmelerin yaklaşımı ile çalışma saatleri, buna bağlı olarak çalışma düzeni, bu değişikliğin etkisi ile birlikte de beslenme düzeni üç öğünlü hale dönüşmüştür.

Günümüzde genellikle eskisi kadar yüksek fiziksel gayret gerektiren bir çalışma düzenine ve hayatlara sahip olmadığımız için de ”İki öğün mü? Üç Öğün mü?” sorusunun yanıtı da kendiliğinden verilmiş oluyor. Ancak -doğal olarak- üç öğünden iki öğüne dönmek için birisinin devre dışı olması gerektiği için, bir soru ortaya çıkıyor: Hangi öğün elenecek hangi iki öğün kalacak?

İki Öğün mü? Üç Öğün mü?

Hangi İki Öğün?

Aralıklı oruç yapıyorsanız, ya da kişisel olarak iki öğün beslenmeye karar verdiyseniz temel sorun hangi öğünü “gözden çıkaracağınız” üzerine olacaktır. Geçmişte iki öğünden üç öğüne geçerken nasıl bir değişiklik olduğunu incelemek, bu sorunu çözmek için yararlı olabilecektir.

Kendi tarihimizi temel aldığımız takdirde, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yüzlerce yıl boyunca,

  • Sabah erken saatte aç karnına Türk kahvesi içmemek için bir kaç parça birşeyin atıştırıldığı kahve – altı,
  • Kuşluk taamı denilen ve bugünkü anlamdaki kahvaltıdan daha ziyade, bir öğlen veya akşam yemeğinde tercih edilen yemeklerin yenildiği bir sabah öğünü,1
  • Akşam taamı denilen ve ikindi namazı vakti sonrası yenilen kuşluk taamına göre daha hafif ancak yine de dolgun bir öğün,
  • Akşam öğününün erken yenmesi nedeniyle, gece acıkanlar yatsılık adında bir atıştırma,2

şeklinde bir beslenme düzeni bulunmaktayadı. Esasen kahve-altı ile yatsılık tam anlamıyla birer öğün olmadığı için ve genellikle toplumun geliri daha yüksek kesiminin tükettiği birer “ara öğün” olduğu için, ağırlıklı olarak iki öğün olarak beslenildiğini söylemek doğru olacaktır.

Buradan anlaşılabileceği üzere, eski öğünlerin saatleri günümüz öğünleri ile tam olarak uymamaktadır. Ancak kişinin alışkanlıklarına göre değişmek ile birlikte üç öğün alışkanlığı ile birlikte hayatlara giren öğlen yemeği atlanabilir.

Başka Seçenek Olmaz mı?

İster aralıklı oruç yaptığınız için, isterseniz de Sinan Canan’ın İnsanın Fabrika Ayaları 1. Kitap Beden kitabında belirttiği gibi daha sağlıklı olmak adına, kalıcı olarak öğlen yemeği dışındaki öğünlerden birisinden de vazgeçebilirsiniz.

Aralıklı Oruç Nedir?

Özellikle lise ve üniversite döneminden kahvaltı yapmama alışkanlığına sahip olan kişiler, gece boyunca zaten devam eden aralıklı orucu devam ettirerek kahvaltı yapmamayı tercih edebilir. Sadece öğlen yemeği ile (erken) akşam yemeği yemek yiyerek ve kahvaltıyı eleyerek, hem iki öğün düzenine geçiş sağlamış hem de uzun süreli açlığın getirdiği yararları kaçırmamış olursunuz.

“Kaptan, Ver Coşkuyu”…

Görece zorlayıcı olan ancak faydanın da en yüksek olduğu seçenek ise akşam yemeğini yememek, sabah kahvaltı ve öğlen yemeği ile “dükkanı kapatmak” olacaktır. 

Akşam yemeği yememenin, “açlık” süresinin daha uzun olmasını sağlamasının yanı sıra, akşamları yavaşlayan ve gün içinde ortaya çıkan “atıkları” bertaraf etmeye çalışan metabolizmayı yormamak, önce sindirilecek sonra da bertaraf edilecek ek atık vermemek gibi bir artısı bulunmaktadır. 

Akşam yemeğini yememe tercihi, aralıklı oruç yapanların 18/6 gibi bir pencereyi seçmiş olması gibi bir etki yaratacak, bu açlık halinin olumlu etkisinin en yüksek seviyede olmasını sağlayacaktır.

İyi Ama Peki Nasıl Bırakacağız O Öğünü?

İki öğüne geçiş, her şeyden önce zihinsel bir hazırlık getirmektedir. Günümüz dünyasında açlık hissini “hemen bertaraf edilmesi gereken zararlı bir durum” olduğunu düşünen bir noktaya gelmiş durumdayız. Bununla birlikte tıbbi çalışmalar bilinçaltımızın bizi yönlendirdiğinin aksine, fazla yemenin değil aç kalmanın daha yararlı olduğunu gösteriyor. Bunun farkında olarak açlık halinin bize zarar vermediği ve aksine bedeniz ile zihnimiz için iyi bir şey olduğunun -biliyor değil- idrak etmiş olmamız gerekiyor.

Bu kapsamda, aç hissettiğimizde kendimiz için iyi bir şey yaptığımızı bildikçe, sık sık aç kaldıkça, açlık hissi ile aşina oldukça herşey daha kolay hale geliyor ve gelecektir.

Sinan Canan’ın İnsanın Fabrika Ayaları 1. Kitap Beden

Bir başka dikkat edilmesi gereken husus ise, kişinin kendine kulak vermesi olacaktır. Her ne kadar insanlar olarak genetik benzerliğimiz %99.92 ile %99.98 arasında olsa da, her birimiz birbirinden farklı bireyleriz. Kimisinin öğlen yemeğini tercih etmemesi o kişiye iyi gelirken, başka kişilere iyi gelmeyebilir. Bu çerçevede hangi öğünü bırakacak ya da sık sık atlayacak isek, kendimizi dinlememiz, Sinan Canan’ın İnsanın Fabrika Ayaları 1. Kitap Beden kitabında dediği üzere (bir anlamda) kendimizin doktoru olmamız gerekmektedir. Bu şekilde kendimizi dinler ve gözler isek, bize iyi gelen ve bize uyan doğru öğünü bulabiliriz.

Bir Öğünü Bırakırken…

Kendimize ve hayatımıza uygun bir iki öğün düzenini seçtiğimizde sürekli aynı tercihte bulunmamız ve aynı öğünü tercih etmememiz bir sıkıntı oluşturmayacaktır. Bununla birlikte bizim dışımızdaki hayatın “üç öğün” mantığına göre kurgulandığını göz önüne aldığımızda, kimi zamanlarda “bıraktığımız öğünde” yemek yemek zorunda kaldığımız durumlarla karşılaşabiliriz. Bu durumda dert edilecek birşey bulunmamaktadır zira gereğini yaparsak böyle bir değişiklik kötü değil, aksine iyi bir şey olacaktır.

Sürekli aynı düzen içinde işleyen vücutlarımız, o düzenin olası getirilerinden yeterince faydalanamayabilir. Bu çerçevede gerekli değişiklikleri yapar ve ihtiyaç duyulan hallerde atladığımız öğünü değiştirmemiz durumunda, bedenimiz değişmeyen bir düzen halinden ziyade “değişken şartlara uyum sağlayan” bir hale dönecektir. Bu çerçevede eğer akşam öğününü bırakmış durumdayken, akşam katılmanız gereken bir iş yemeği varsa, öğlen yemeğini ya da o günün veya ertesi günün kahvaltısını yapmayarak iki öğün düzenini bir şekilde devam ettirebilirsiniz.

Kişisel Deneyimim

“Nasıl İki Öğün Düzenine Geçilir?” sorusu üzerinde hala düşünüyor olsam da, bendeniz uzunca bir zamandır -arada üç öğüne kaçtığım günler veya dönemler olsa da- iki öğün beslenmekteyim. Üç öğün değil iki öğün beslendiğim dönemlerde kendimi daha sağlıklı ve enerjik hissettiğimi söyleyebilirim. Keza 103 kilodan 73 kiloya düştüğüm dönemde de iki öğün beslenmiş ve etkili bir hareketlilik halinde idim. Bu deneyimden hareketle ünlü bilgin ve tıp alimi İbn-i Sina’nın “İki öğün sağlık, üç öğün hastalıktır.” sözünü hatırlatarak, kendinizi dinlemek ve sorumluluğu kendinizde olduğunu vurgulayarak, iki öğün beslenmeyi tavsiye etmekteyim.

Peki Siz?

Siz iki öğün besleniyor musunuz? İki öğün beslenme deneyiminiz oldu mu? Bu şekilde beslendiğinizde kendinizi nasıl hissettiniz? Kişisel deneyimlerinizi paylaşır mısınız?

Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 06/05/2021
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 4 gün
Çalışma Süresi, 3 saat 43 dakika

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir