Okuma Süresi: 4 dakika

Hayatımızda yapmak istediklerimiz var, onları nasıl gerçekleştiririz, hayatımızı nasıl yönetiriz diye bazen düşünüyoruz. Düşünüyoruz ama hayatımız da çok yoğun… Günler resmen koşuşturmayla geçiyor. Sürekli birşeylere yetişmeye çalışıyoruz. İşyerimiz de oldukça yoğun, sabah çalışmaya başlıyoruz, bir bakıyoruz ki akşam olmuş. İşten eve gelince, haliyle, birşeyler yiyoruz. Sonrasında da insan ister istemez mayışıyor. Zaten, tüm günün yorgunluğu var, birazcık dinlenmek için koltuğa oturduktan sonra da insanın bir şey yapacak enerjisi kalmıyor. Nasıl hayatımızı daha iyi yönetebiliriz ki? Haklıyız, değil mi?

Bu soruya ben yanıt vereyim : Hayır, değiliz…

“Yoğun” Hayatlar İçin Zaman Yönetimini Yapmak

Bizler yoğun hayatlar yaşadığımızı düşünüyor, her fırsatta da kendimize bunu telkin edip duruyoruz. Yaptığımız bu telkinin sonucunda da, kendi kendini kanıtlayan bir kehanet gibi, hem söyleyen ve hem de söylenen kişi olarak kendimizi bu durumun varlığına ikna ediyoruz. Daha sonra da oluşturduğumuz bu “çok yoğunum” algısı ile de işlerimizin ve hayatımızın yoğunluğundan dem vurup, yapmak istediklerimize dair hiç zamanımız olmadığını ve enerjimizin bulunmadığı “sonucuna” vararak, kendimizi buna kesin bir şekilde inandırıyoruz. Esasen, biz -tabiri caiz ise- mevcut durumumuzu biraz da olumsuz yönde değerlendirip, yapabileceğimiz bir şeyler mutlaka ama mutlaka mevcutken, kendi önümüze engel koyuyor ve “Çok yoğunum. Ah, ah! Yoğun olmasaydım neler yapardım neler!” yaklaşımı ile topu taca atıp, kolaya kaçıyoruz.

Evet, hayatlarımız hareketli. Evet, herkesin kendine göre önemli sorumlulukları var. Evet, herkesin zamanını ve enerjisini alan kaçınamadığı işler var. Ama her ne olursa olsun, mutlaka ama mutlaka daha fazlasını yapabilecek fırsatımız, zamanımız ve imkanımız var! Her zaman daha fazlasını yapmak için imkan vardır… 

Yapmak istediklerimizi yapmak, hep aklımızda olan ama bir türlü el atamadığımız o işleri gerçekleştirmek için öncelikle bu durumun farkına varmak ve bu gerçeği kabullenmek gerek. Bundan sonrasında ise ihtiyacımız olan tek şey, mevcut durumumuza -hayatımızın durumu değişmese dahi- yeni bir bakış açısı ile bakmaktır. 

Eğer bir konuda adım atmak istiyor isek, öncelikle o konuda GERÇEKTEN bir şeyler yapma kararı almamız gerekiyor. “Ya istiyorum, istiyorum da…” ve “Yapacağım ama…” gibi cümleler, sizin o şeyi gerçekten istemediğiniz anlamına gelmektedir. Eğer bir şeyi gerçekten istiyorsanız, o isteğiniz için koca bir gün içinde ayırabileceğimiz bir vakit mutlaka vardır.

Bunun için öyle ya da böyle, az da olsun vakit ayırarak, iç motivasyonunuzu tetikleyebiliriz. Bu sayede de, Dr. Özgür Bolat’ın Beni Ödülle Cezalandırma adlı kitabında belirttiği üzere, “iç motivasyon geliştikçe, hem iç odaklı hem de özdenetim sahibi oluruz.”

Yani?

Yanisi şu…

  • Günde 15 dakikanızı ayırarak yeni bir dil öğrenmek,
  • Her gün kısa bir yürüyüş yapmak,
  • Beyninizin kullanmadığınız taraflarını hareketlendirmek adına resim yapmaya veya matematik alıştırmalarına başlamak,
  • Eğlenerek ve öğrenerek dinlenmek adına her gün kitap okumak,
  • Sağlığınızı iyileştirmek adına spor yapmak,

gibi yapmak istediğiniz her ne varsa yapabilirsiniz.

Bunun dışında daha da akıllı olup, gün içinde yapılması gereken işleri yaparken, bir başka yapmak istediğiniz şeyi de yaparak, aynı zamanı birden fazla iş için kullanmanız mümkündür. Örneğin; araç sürerken veya kısa bir yürüyüş yaparken veya tabiri caiz ise otomatik pilotta yapabildiğiniz herhangi bir işi yaparken, yabancı bir dilde bir metin dinleyebilir, Youtube’dan etkileyici bir konuşmaya kulak kabartabilir, Türkçe veya yabancı bir dilde sesli kitap dinleyebilirsiniz.

Bu şekilde zamanı çok daha etkili kullanmak ve bir günde birçok şeyi yapmak mümkün olabilecektir.

Bunun dışında önünüze dev hedefler koymaya gerek kalmadan,

Sözün Özü…

Tüm bunlar için, en iyisi mi gelin, bendenizin yaptığı gibi yapın, o hep aklınızda olan şeyi gerçekleştirmek için, 5 dakika ayırararak başlayacak dahi olsanız, o istediğiniz şeye yarından itibaren başlayın.

Ama mutlaka başlayın!

Ve bir şeyi unutmayın, Değişen Beynim Kitabı’nın yazarı Sinan Canan’ın da dediği üzere, insan konfor içinde (koltuk üstünde) çürüyen bir canlıdır. Kendini aşmaya çalışanlar tekamül ederler ve mutlu olurlar.

2 thoughts

  1. Çok güzel bir yazı olmuş, hepimiz birşeylere başlamak isteriz ve baslayamayiz vakit bulamayız. Bu çok kıymetli fikirlerinizi göz önünde bulunduracagim. Teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir