Okuma Süresi: 6 dakika

Günümüz insanının, özellikle sağlıklı yaşam arayışında olan kişilerin gündemine gelen ve sağlıklı yaşam akımları ile ilişkili bir konu da “İki öğün mü? Üç öğün mü?” meselesidir. Aralıklı oruç1 ile ilişkili de olan bu konunun aslı astarı nedir? İki öğün mü? Üç Öğün mü? Hangisi daha bizler için daha iyidir, gelin bir bakalım.

Beslenmenin Hikayesi…

İnsanlığın Yeme Tarihi oldukça uzundur. Var olduğu süre boyunca beslenmek ve yemek zorunda olan türümüz, doğada ne bulursa sezgileriyle ve deneme yanılma yöntemi ile ne bulursa yemiştir. Ateşin icadı ile birlikte yiyecekleri pişirmeye başlayarak büyük bir değişim gerçekleştirmiş olan insanoğlu, yiyeceklerin geçirdiği değişimler ile daha lezzetli olduğunu görmüştür. Bu süreçte bazen (hatta halen) oldukça tehlikeli yiyecekleri yemiş olsa da, zaman içinde neyin yenilebileceğini neyin de yenilmemesi gerektiğini öğrenerek bir deneyim oluşturmuş, bu deneyimi diğer insanlar ile paylaşmış, bu deneyimi de sonraki nesillere aktarmıştır.

Bu toplayıcılık karakteri ile hemen hemen eş zamanlı olarak avcılık karakteri de gelişmiş ve oldukça uzun bir süre boyunca bu şekilde avcı toplayıcı bir tür olarak varlıklarını sürdürmüştür. Bu uzunca bir süre boyunca yiyecek varken yenilmiş, yokken ise yiyecek bulmak için aç aç çaba gösterilmiştir.

Neolitik dönemden itibaren başlayarak tarıma geçen insanoğlu, tarımsal üretim sayesinde yiyeceğini dolayısıyla yaşamsal varlığını görece güvence altına almıştır. Tarımsal üretim sayesinde var olma korkusunu görece olarak ortadan kaldıran türümüz, gerçekleştirilen tarımsal üretimin yanı sıra tarhana gibi, kurut gibi, Türkiye’nin UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miraslarından birisi olan yufka gibi, sauerkraut gibi, kimçi gibi ürünleri bulmuş ve yiyecekleri koruma yeteneklerini arttırmıştır. Tüm bu gelişmeler de yiyeceğin arz güvenliğini yükseltmiş, bireylerin de hayatta kalma olasılığı artmıştır.

Tüm bu süre zarfında fiziksel yükü çok, beden hareketliliği yüksek olan insanlar, yediklerine kıyasla oldukça hareketli olduğu için gereğinden fazla yiyecek yeme sorunu yaşamamışlardır. Zira ihtiyaç kadar yiyecek üretmek de oldukça fiziksel etkinlikler gerektirmiş, buna bağlı olarak da kilo gibi bir sorun söz konusu olmamıştır. Ancak bu süreç sanayi devriminin gerçekleşmesi ile birlikte işler değişmeye başlamıştır. Artan üretim kapasitesi ile birlikte, gıda üretimi artmış, üretim maliyetleri düşmüş ve “beslenmek” daha kolay bir hale gelmiştir. Bu süreçte de iki öğünden üç öğüne geçen insanoğlu daha çok beslenir, çeşit çeşit gıdaya kolayca ulaşır olmuştur.

Bu gelişmeler açlık sorununu -tamamen olmasa da önemli ölçüde- ortadan kaldırmıştır ancak gelinen nokta tartışılır hale gelmiştir. Bugün ise tarım devriminden başlangıcından sanayi devrimine kadar olan sürenin büyük bir kısmı boyunca, fazlaca değil yeterince beslenmenin ve iki öğün tercihinin daha doğru olup olmadığı sorgulanır durumdadır.

İki Öğün!

İki öğün beslenmenin yazısız bir kural gibi uygulandığı binlerce yıllık dönemde, insanlarca güçlü bir sabah yemeği, uzun süre yemek yememe, daha sonra gün kararmadan bir başka yemek yenilirdi. Böyle bir beslenme şekli, uzun süreli aralıklarda yemek yiyen ve buna uyum sağlamış ataların devamı olan bizler için de daha tercih edilebilir bir beslenme şeklidir. Her fırsatta bir şeyler yiyen günümüz insanın beslenme şekli, İnsanlığın Yeme Tarihi’nde olan bir beslenme şekli değildir. Geçmiş yüzyılların insanlarına göre çok çok daha az fiziksel etkinliğimiz olduğunu ve bir günde yaktığımız enerjinin onlara kıyasla çok daha düşük olduğunu göz önüne aldığımızda, sık sık beslenme ve üç öğün daha sorgulanır hale gelmektedir.

Tıbbın babası olarak bilinen İbn-i Sina’nın “İki öğün sağlık, üç öğün hastalıktır.” demiş olduğu bilinmektedir. Yapılan araştırmalarda -genellikle bilinenin aksine, daha az sayıda ve daha çok miktarda beslenmenin, kan şekeri seviyesi ortalamasının daha düşük olmasını sağladığı bilinmektedir2. Ek olarak ömrü uzattığı tıbbi olarak kanıtlanmış olan tek şey olan açlığı, gün içinde tecrübe edebilmek için de üç öğün değil iki öğün tercih etmek isabetli olacaktır. Hele bir de iki öğün yaparken, metabolizma hızınızı arttırmaya dikkat etmek ve beslenmenizde Harvard Üniversitesi tavsiyesi 10 müthiş besini tercih etmek daha da akıllıca olacaktır.

Bendeniz de kişisel bir tecrübe olarak, 103 kilodan 73 kiloya düştüğüm evrede iki öğün beslenmeyi tercih etmiş, beslendiğim öğünleri ara ara değiştirmiş ve aralıklı oruç yaparak gün içinde uzun süreli açlık tecrübe ederek açlığın getirdiği yararlardan faydalanmıştım.

Bugün de çoğunlukla günlük beslenmemi, iki öğün olarak gerçekleştiriyor, iki öğün yaptığım ve uzun süreli aç kalmaya çalışıtığım günlerde ve ertesinde kendimi çok daha sağlıklı ve dinç hissediyorum, üç öğün yaptığım gün ve ertesinde de enerjimde ve sağlıklı olma hissiyatında azalma gözlemliyorum. Bu manada açlığın bünyeme yarar getirdiğini düşünüyorum.

Açlığın Getirdiği Yararlar Mı?

Açlık ve yarar kavramları arasında bir ilişki kuramamış iseniz, Değişen Beynim kitabının yazarı Sinan Canan’ın İnsan’ın Fabrika Ayarları 1. Kitap Beden adlı kitabında da bahsettiği iki öğün tercihi ile ilgili bu görseli izleyerek açlığın bize kattıkları öğrenebilmek mümkün olacaktır.

Sözün Özü

Kişisel deneyimimden de hareketle, üç öğün ve fazla yemek yediğimiz zaman genel sağlık durumunun gerilediği ve üç öğünün binlerce yıldır oluşmuş yapısına çok da uygun gelmediğini söyleyebilirim. Denetimli ve gerekiyorsa doktor kontrolünde üç öğün yerine iki öğünden oluşan bir beslenme düzenine geçerek daha dinç ve dinamik olduğunuzu görebilmek mümkün. Bu nedenle “İki Öğün mü? Üç Öğün mü?” sorusunun cevabı bendeniz için kesinlikle iki öğün!

Peki sizin için? Siz kaç öğün yapıyorsunuz? Hiç “İki Öğün mü? Üç Öğün mü?” sorusunu kendinize sordunuz mu? İki öğün beslenmeyi denediniz mi? Kişisel deneyimlerinizi duymak memnuniyet verici olacaktır.

Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 05/11/2020
Son Güncelleme Tarihi, 09/11/2021
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 4 gün
Çalışma Süresi, 3 saat 13 dakika

6 thoughts

  1. Ben son zamanlarda 2 öğünü tercih ediyorum, tabi evden çalışmanın vermiş olduğu rahatlığı göz önüne almalıyız. Üstüne biraz da spor yapınca gerçekten çok dinç hissediyorum. Hareket ve az yemek dinçligin sırrı 👍

  2. Emrah’cım harika bir yazı, teşekkürler. Biz de temmuzdan bu yana iki öğün besleniyoruz ve çok memnunuz.

  3. Ben de uzun süredir 2 öğün ve aralıklı oruç şeklinde besleniyorum. Bir ara biraz da zorunluluktan 3 öğün beslenmeye geri döndüm ve hakikaten bedenime gereksiz şekilde fazla geldiğini tekrar deneyimledim. Bu arada bu yazının konusu olmamakla beraber gittiğim bir beslenme uzmanının tavsiyesini burada paylaşmak isterim. Öğünlerle beraber sıvı alınmaması… Öğünlerden en az 1 saat sonra sıvı yani su, ayran, kola, meyve suyu vs içersek midemiz çok rahat ediyor bunu kişisel olarak da deneyimledim, beslenme uzmanı bana pek çok faydasını anlatmıştı ama aklımda hepsi kalmadı, aklımda kalanlar sindirime yardımcı olması ve mide asitidesini koruması. Buradan herkese öğünlerle beraber değil öğünlerden en az 1 saat sonra sıvı alınmasını tavsiye ediyorum 🙂

    1. 2 ile 3 öğün arasında gelip gittiğinde insan gerçekten farkı daha net görüyor.
      Değerli katkı ve tavsiye için de teşekkürler!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir