Okuma Süresi: 9 dakika

Uzun zaman önce üzerinde bulunduğumuz topraklar denizin altında yer alıyordu. Zamanla Avrasya kıtası ile Afrika kıtasının Anadolu levhasını sıkıştırması nedeniyle denizin altındaki zemin su üzerine çıkmış ve Anadolu’yu oluşturmuştur. Çevresinin çoğunlukla denizlerle kaplı olması ve Asya’dan Avrupa’ya doğru bir köprü gibi uzanması nedeniyle Anadolu, tüm canlı çeşitliliğinin ve insanoğlunun bir geçiş noktası olmuştur. Bir geçiş noktası olması nedeniyle her türlü biyolojik çeşitlilik zenginliği getirmiş, bu zenginlik de bu nadide coğrafyada önemli uygarlıkların çıkmasını sağlamıştır. Tarih boyunca gelip geçmiş farklı farklı uygarlıkların eserleri bu nadide topraklarda boy vermiştir. İşte Anadolu meyvelerinden birisi de Knidos Antik Kenti olmuştur.

MÖ 3.000’lerde yani erken Bronz çağında yerleşim olduğuna air izler bulunan Knidos Antik Kenti’nin tarihi oldukça eskilere ve Karyalılara dek uzanmaktadır. Kent, tarihinin zirvesini Doğu Avrupa’dan önce bugünkü Yunanistan’ı daha sonra da Anadolu’nun batı kıyılarını işgal eden Dorlar zamanında yaşamıştır. Kente ve yükselişine değinmeden önce, Batı Anadolu’nun bilinen en eski halklarından olan Karyalılara değinmek gerek…

Önce Biraz Karyalılar…

Tunç Çağı’nın sonunda, “karanlık çağı” başlatan olaylar, bütün Doğu Akdeniz’deki köklü değişiklikler yaratmış ve döneme damgasını vurmuştur. Yunanistan ve Anadolu’daki, Hitit İmparatorluğu ve Miken Krallıkları gibi güçlü devletler çökerken, Yunanistan anakarasında, Adalar Denizi’nde ve Küçük Asya’da yeni bir siyasal ve etnik düzen ortaya çıkmıştır.1

M.Ö. 13. yüzyılın sonlarında ve 12. yüzyıldaki bu yıkımlar Anadolu’nun hem sahilleri hem de iç bölgeleri üzerinde önemli etkiler göstermiştir. O dönem bilinen dünyanın en güçlü devletlerinden olan ve Anadolu merkezli bir uygarlık olan Hititlerin yıkılması ile birlikte,

  • İç Anadolu’ya Frigler,
  • Batı Anadolu kıyılarında Helenler,
  • İç Batı Anadolu’ya başkentleri Sardes Antik Kenti olan Lidyalılar,
  • Muğla bölgesinde Karyalılar,
  • Bugünkü Antalya’nın doğusunda yer alan Teke yarımadasına da Likyalılar,

tarih sahnesine çıkmıştır.2

İşte bu tarih sahnesine çıkan uygarlıklardan birisi olan Karyalılar, kökeni tam olarak bilinmeyen ve bugünkü Muğla yöresine denk gelen “Karya” bölgesinde yaşamış bir halktır. Dilleri olan Karca,

  • Hititlerin dili Hititçe,
  • Lidyalıların dili Lidce,
  • Luvilerin dili Luvice,

gibi Anadolu’da konuşulan ve kendine has özellikleri olan bir dildir. Karyalıların, Doğu ile batının ilk savaşı olduğu kabul edilen Troya Savaşı süresinde Anadolu’yu işgale gelen Helen topluluklarına karşı Anadolulu Troyalıların müttefiki oldukları Homeros tarafından da dile getirilmektedir.

Karyalılar Yunan mı?

Karyalıların kökenini konusunda çeşitli savlar bulunmaktadır. Bununla birlikte bilindiği kadarıyla, Karca’nın Anadolu Diller Grubunun, Hititçe ile akraba olan Luvice ile yakın olduğu bilinmektedir.

Dillerinden ve dil akrabalığından tespit edildiği üzere Karyalıların Anadolulu oldukları, Hititler, Luviler ve başkentleri Sardes Antik Kenti olan Lidyalılar ile akrabalıkları bilinmektedir.

Karların Leleg ismi altında adalarda yaşadıkları ve Girit Kralı Minos’a bağlı oldukları, Dor ve İyon göçleri sırasında adalardaki yerlerinden ayrılıp anakaraya göç ettikleri de iddia edilmektedir. Ancak M.Ö. 484 yılında Anadolu’da, Halikarnas’da doğmuş olan ve M.Ö. 425 yılında ölen “Tarihin Babası” denen Herodot, Karlar’ın bu anlatımı kabul etmediğini, kendilerinin her zaman Kar ismini taşıdıklarını ve Anadolu anakarasında yaşamış olduklarını iddia ettiklerini de belirtir.3

Tüm bu bilgiler ışığında bakıldığında Karyalıların, Helen kökenli halkların Anadolu’yu işgali öncesinde var olduklarını ve Helen olmadıklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

Knidos Antik Kenti’nin Hikayesi…

Adalar Denizi-Akdeniz Kesişiminden Anadolu Tarafına Doğru Bakıldığında Knidos Antik Kenti’nin Görünümü

Önemli bir Karya liman kenti olan Knidos’un geçmişte, Datça’nın kuzedoğusuna düşen Dalacak burnu üzerindeki Burgaz mevkisinde kurulduğu, daha sonra günümüzdeki konumuna taşındığı kayıtlarda geçmektedir. Reşadiye Yarımadası’nın en uç kısmında Ege ve Akdeniz’in birleştiği noktada yer alan Knidos Antik Kenti’nin bugün bulunduğu konum ise, Anadolu yarımadasının Tekir Burnu (anakara) ile o dönemde “Kap Krio” olarak adlandırılan adanın arasının doldurulması ile ortaya çıkmıştır. Ada ile anakara arasında yer alan deniz doldurulunca de askeri amaçlı kullanılan kuzeyde küçük bir liman ile, ticari amaçlı kullanılan güneyde büyük bir liman elde edilmiştir.

Kent, bulunduğu bölgede Anadolu’nun Adalar Denizi’ne açılan en uç noktası olması sayesinde birçok geminin uğrak noktası olmuştur. Zira eski çağlarda gemilerin kıyılardan gitmeyi tercih etmesi nedeniyle, Knidos erzak tedarik etmek ya da mal satın almak gibi ihtiyaçlar için uygun bir yer olmuştur. Zamanla da konumu sayesinde, Knidos antik kenti Batı Anadolu kıyı kentlerinin önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Ticari açıdan iyice gelişen kent, ticari gelişmişliğini sanat ve kültür alanında da göstermiştir. Her iki limanı da görecek şekilde inşaa edilen Afrodit tapınağı ve döneminin en ünlü heykeltraşlarından olan Praxiteles’in yaptığı Afrodit heykeli bölgenin bilinen eserlerinden birisi olmuştur.

Doğu’dan gelen Perslerin MÖ 6. yüzyılda Lidya Krallığı’nın başkenti Sardes Antik Kenti’ni alıp Batı Anadolu’ya yayılmış, Knidos da Pers egemenliğine girmiştir. M.Ö. 4. yüzyıl ile birlikte de Knidos için altın çağ denilebilecek bir süreç başlamıştır.

Sonrasında sırasıyla Ptolemaios Krallığı, Seleukos Krallığı ve Rodos Devleti’nin egemenlği altına giren kent, daha sonra Pergamon Krallığı ve Romalıların egemenliği altına girmiştir.

Zenginliğini ve varlığını sürdüren kent, sık sık yıkımlar da yaşamıştır. En güçlü yönü olan konumu, kent belirli bir güce eriştikten sonra kentin önünü açıp gelişmesine destek olurken, kentin gücü zayıfladığında da tam aksine kente büyük bir zarar veren özellik halini almıştır. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde de varlığını ve yerleşimini koruyan kent, zamanla bölgedeki etkin olan sismik hareketlilik ile zarar görmüştür ve denize olan açık konumu sık sık korsan saldırılarına maruz kalmıştır. Kıyı bölgelerinin eskisine kıyasla daha çok tehlike altında olması, gelişen yön bulma ve gemicilik bilgilerinin ilerlemesiyle ve deniz ticaret yollarının değişmesiyle Knidos Antik Kenti bölgesinde bir odak noktası olmaktan çıkmıştır. Bu nedenlerle kent giderek güç kaybetmiş ve M.S. 7 yüzyılda tamamen terkedilmiştir. 

Knidos Antik Kenti’nin Bilim ve Sanattaki Yeri

Knidos eski tarihlerde bilim, mimarlık ve sanatta oldukça ileri bir kent olarak bilinmektedir.

  • Gezegenlerin hep aynı yörüngede hareket eden yuvarlak cisimler olduğunu bulan ünlü astronom, matematikçi ve filozof Eudoxus,
  • En iyi yontulmuş Çıplak Afrodit Heykeli’ni yapan heykeltıraş Praxiteles,
  • Hekim Euryphon,
  • Ünlü ressam Polygnotos
  • Dünyanın 7 harikasından birisi olan Mısır’daki İskenderiye Feneri’nin mimarı Sostratos,

Knidos’ta yaşamışlardır.

Knidos’un Yağmalanması

Knidos Aslanı

Deniz yollarının üzerinde yer alması, denizden kolay erişilmesi ve zenginliği nedeniyle korsanlardan kendini kurtaramayan Knidos Antik Kenti’nin, “kazı bilimciler” açısından da yüzü gülmemiştir. 

Bilinen ilk “kazıyı” 1858 yılında Sultan Abdülmecid’den “yetki” alan İngiliz Charles Newton yapmıştır. Charles Newton öncelikle Bodrum bölgesinde kazılar yapmış, daha sonra da Knidos’a gelerek kısa zaman içinde her tarafı kazmış ve buldukları eserleri de Londra’da bulunan The British Museum’a götürmüştür. Daha sonra yapmış olduğu bu “hizmetlerinden” dolayı memleketinde kendisine “sör” unvanı verilmiştir.

Kente yoğun bir şekilde gelen Arap akınları sonucu M.S. 7. yüzyılda terk edilen kent, 19. yüzyıla kadar, özellikle de 19. yüzyılda Mısır’dan İstanbul’a kadar geniş bir coğrafyada yeni yapıların inşaa edilmesi sürecinde yağmalanmıştır.[]Değer Biçilemeyen Hazineler: Türkiye’nin Antik Kentleri – Ege, Devrim Erşen, Ekin Grubu, Sayfa 311[/] Yani yüzlerce yıl boyunca….

Sonraki yüzyılda ise 1967-1977 yılları arasında Amerikalı Profesör Iris Love kazı çalışmaları yapmıştır. Iris Love’un Knidos’ta yaptığı çalışmalarda temel motivasyonu meşhur Afrodit heykelini bulmak olmuş, yaptığı kazıları da özensiz ve duyarsızca gerçekleştirmiştir. Bu durumun bir göstergesi de kazı alanlarından çıkan toprağın kuzeyde yer alan askeri limana dökülmüş olmasıdır.

Knidos Aslanı

Knidos Aslanı ve Üzerinde Bulunduğu Kaidenin Tahmini Tasviri

Knidos Aslanı, Charles Newton ile birlikte “kazı yapan” Richard Popplewell Pullan tarafından 1858 yılında bulunmuştur. Bir zamanlar sanatsal değerinin yanında, yön tayini açısından denizcilere yardımcı olduğu da düşünülen ve 18 metrelik bir kaidenin üzerinde yer alan Knidos Aslanı -muhtemelen yaşanan depremlerden dolayı- Richard Popplewell Pullan’a denk geldiğinde anıttan biraz uzaklaşmış bir şekilde sahile yakın bir konumda bulunuyordu. Eserin güzelliğini ve denize yakın olmasını fırsat olarak gören İngilizler, Knidos Aslanı’nı HMS Supply gemisine yükleyerek ait olduğu topraklardan koparmış ve The British Museum’a kaçırmışlardır.

Yüzyılı aşkın bir süredir evinden uzakta kalan Knidos Aslanı ve Knidos Demeter’i için, 2008 yılında Datça Belediyesi öncülüğünde Datçalılar bir girişimde bulunmuşlar ve iki heykelin iadesi için İngiliz Kültür ve Turizm Bakanlığı’na dilekçe vermişlerdir. Ancak aradan geçen 13 yılda herhangi bir değişiklik olmamıştır. Knidos Aslanı British Museum’un “Great Court”  bölümünde yer alan ilk eser çıkışa doğru bakmakta ve kendisini binlerce yıllık yurduna geri götürecek kişileri beklemektedir.

Knidos Antik Kenti’nin Özellikleri

Kentte 20.000 kişilik ve 5.000 kişilik iki tiyatro olduğu düşünülmekle birlikte, özellikle büyük tiyatro görülememektedir zira tiyatroyu oluşturan yapı elemanlarının 19. yüzyılda gemilerle götürüldüğü bilinmektedir.

Kentte,

  • Nekropolis,
  • Oedion,
  • Antik Mendirek,
  • Gymnasium,
  • Küçük Tiyatro,
  • Büyük Tiyatro,
  • Basamaklı Cadde,
  • Diyonsos Tapınağı,
  • Antik Limanlar,
  • Dor Tapınağı,
  • Apollon Tapınağı ve Sunağı,
  • Yuvarlak Tapınak,
  • Korint Tapınağı,
  • Güneş Saati,
  • Meclis Binası,

kalıntıları bulunmaktadır.

Knidos Antik Kenti’nin Öne Çıkan Özellikleri

Önce Karyalılar sonra da sırasıyla Dorlar, Persler ve Romalılar döneminde öne çıkan Knidos Antik Kenti, konumu ve kurulduğu bölge ile öne çıkmaktadır. Anadolu anakarası ile bir adanın birleştirilerek oluşan kentin kuzeyinde Adalar (Ege) Denizi, güneyinde ise Akdeniz yer almaktadır.

Bu özel konum ile birlikte birçok bilim insanı öne çekmiş olan kent, kent karakteri olarak Menteşe adları bölgesindeki kentlere benzemektedir. 

Sözün Özü

Knidos Antik Kenti, aslanından ayrı bırakılmış olsa, Afrodit heykeli kaybolmuş olsa da, ilginç konumu ve etkileyici coğrafyasıyla ziyaret edilmesi gereken bir antik kent. Düşünsenize, aynı anda hem Adalar Denizi’ni hem de Akdeniz’i başka hangi antik kentten görebilirsiniz ki?

Künye

Adı, Knidos Antik Kenti
İli, Muğla
İlçesi, Datça
Adres, Yazı Mahallesi, Tekirburun Mevkii
Konumu, 36°41’17.5″N 27°22’27.8″E
Ziyaret Ücreti, 14
MüzeKart, Geçerli
Konum Bilgileri

Yazı Notları
İlk Yayın Tarihi, 21/10/2021
Boosted Uygulaması Ölçümüne Göre,
Çalışılan Gün, 4 gün
Çalışma Süresi, 4 saat 17 dakika

2 thoughts

  1. Antik kentlere ve o kentlerin tarihine olan merakımı gideren dolu dolu bir yazı olmuş. Anadolu kültürel bir hazine kesinlikle. Elinize emeğinize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir